Bölüm 13 ⎈ EMPATİ

52 7 2
                                    


Bölüm Şarkısı: April Rain - Tin Woodsman

April Rain - Prince Rupert's Drop

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar.


Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.


Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, insanoğlunun yürüdüğü yol topraktanmış. Patikanın kenarlarını çiçekler süslermiş. Gök, binlerce renge kucak açar, her dakika farklı bir tonda görünür, bulutlar neşeyle bir o yana bir bu yana gezer dururmuş. Bembeyaz güvercinler neşeyle dans eder ve zeytin dalları ağacın gövdesinden göğe uzanma yarışı yaparmış.

Evvel zaman bittiğinde önce yollara asfalt dökülmüş, sonra çiçekler koparılmaya başlanmış. Bir an gelmiş, güvercinler kafeslere kapatılmış ve zeytin ağaçları kökünden sökülmüş. Çiçeklerin yerini kaldırımlar, ağaçların yerini gökdelenler almış. Gökyüzü grileşmiş ve solmuş. Yağmur da artık bereket yerine felaket getirir olmuş.

İnsanoğlu, bunun sonucunda yaşadığı hayatın keyfinden ve mutluluğundan olurken aslında ne büyük bir bedel ödediğini asla kavrayamamış...

Hayatım, bana masal yazdırmayacak kadar sıradan ilerliyordu. Bu sıradanlığa ulaşabilmek için binlerce travmamı gömmem gerekmişti, yapmıştım ama zaman zaman, hiç beklemediğim bir anda üstüne attığım toprağı tırnaklarıyla kazıyıp çıkmaya çalışan o acılar göğsümde ağırlığa sebep oluyordu.

Tanıdık bir histi, bir adım sonrası geçmişle bugünü karıştırmama sebep olacak kadar yoğundu. Avdan dönerken yaşadığım o karmaşa sonrasında direkt uğramasa da bugünlerde sıklıkla bedenimi yokluyordu. Ne demişti Anıl? Panik atak. Saçmalıktan başka bir şey değildi. Bu, altıncı his gibi bir şeydi. Yakında ölecektim ve bedenim bir şekilde bunu hissediyordu.

Elimi göğsüme koyup kalbimin kafesinden çıkmasını engellemeye çalıştım. Gereksiz bir çabaydı, duracak bir kalbin konumu hiç önemli değildi. Kararan gözlerimi tek bir noktada sabit tutmaya çalıştım çünkü en küçük bir hareket başımı daha fazla döndürüyordu.

Derin uğultunun en dibinden adımı duydum, birden fazla sesten birbiri ardınca tekrarlanan adımı. Annemin çok severek koyduğu adımı. Daha dün görüşüne gidip özlem gidermek için çırpındığım ama o kısacık sürenin hiçbir işe yaramadığı annemin... Yine yaralanan ama bana içtenlikle gülümseyen annemin. Beni Ayşe ablaya ve Gamze'ye emanet edip yaşadığım her keyifli anı en az kendisi eğlenmiş gibi dinleyen, Emin'i en az benim kadar seven ama yüzü yara bere içinde olan annemin.

Şükran teyzeyi duydum. Onun ağzındaydı adım. Sevecen, endişeli. Hatta korkmuş. Anıl daha sakindi ama sesindeki hafif bir titreme tedirginliğini ortaya seriyordu. Ölümüme bunca insanın şahit olması beklediğim ve istediğim bir şey değildi ama ecelin geleceği an, görünen o ki belli olmuyordu.

KÂHİNDove le storie prendono vita. Scoprilo ora