Elindeki ipe baktı. Sımsıkı tuttuğu, tenini keserek kanatan ve koyu kırmızı renge bürünen ipe. Hayata tutunduğu o incecik sicimi ellerine dolamıştı. İp ellerini kemiklerine kadar kesmişti, acı artık tarif edemeyeceği kadar fazlaydı ancak tutmaya dev...
Bölüm Şarkısı: Andrew Britton, Andrew Skeet, David Goldsmith - Mind Game
Billie Eilish - No Time to Die
(Sizin için bir fragman yaptım, lütfen izleyip fikirlerinizi benimle paylaşın. Yalnızca 1 dakika... 🌸)
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Tüm dünya, sevgi üzerine kurar düzenini. Sevilmek önemlidir, herkes tarafından sevilenler hayatın acımasız yüzünü göstermedikleridir ve yaşam yolunu huzurun tadını alarak yürürler. Mutluluk da hep onların peşinden koşar.
İnsana doğduğu andan itibaren sevgisiz yaşayamayacağı empoze edilir. Aklı ermeye başladığı zamanlarda sevgiyi aramaya koyulur, eğer bulursa bu mutlu bir hayat süreceği anlamına gelir. Tek amaç budur.
Sevgisiz büyüyen çocukların gelişimleri incelenir, çarşaf çarşaf eksiklikleri anlatılır. Ancak kimse bu sevgisizliğin ne denli büyük bir nefrete yol açabileceğini hesaba katmaz. Çünkü nefretin işin içine girdiği senaryoyu kimse düşünmek bile istemez.
Nefreti adalet duygusu besler. Adaletin sağlanmadığı her saniye nefret büyür, insanın içine sığamaz olur, dünyayı hükmü altına alır.
Sevgi ne kadar aranıyorsa nefretten o kadar kaçılmalı, sevgi ne kadar güvenilirse nefretten o kadar korkulmalı. Çünkü 11. Yüzyıl İran'ında insanları ağına düşüren Hasan Sabbah'ın acımasızlığı değil nefretiydi. Onun şeytan aklına kanmamak imkansızdı çünkü öfkeli değildi, saldırgan değildi. Kendisine yapılan haksızlık karşısında adalet arayan biriydi.
13. Yüzyıl Orta Asya'sına geldiğimizde taş taş üstünde bırakmayan Cengizhan'ın deliliği değil, nefretiydi. Çocukluğunda ve gençliğinde yaşadığı aşağılanma, onu kızdırmamıştı. Kendisi hariç diğer insanlara karşı nefretle zulmetmeye yöneltmişti. Yaşadığı dönemin Deccal'i olarak anılmasına sebep olan eylemleri nefretin sonucuydu.
20. Yüzyıl Rusya'sında insanları açlıktan kırıp geçiren Stelin'in, Nazi Almanya'sında kazanların altına odun taşıtan Hitler'in durumu da farklı sayılmazdı.
Dünyayı sevgi dolu insanlar ne denli güzelleştirebilir tartışılır ancak nefret dolu bir kişi ne kadar kan dökebilir, gözler önündedir.
Bize bu kadar plan yaptıran hayat, bir kere katran karası nefreti dökmüştü içimize. Onun işgalini durduramıyor, kendimizi dizginlemeye çalışıyor, başaramıyorduk. Sergi salonundan çıkmak üzereyken Anıl'ın aniden duraksayıp arkasına dönmesi, yüzündeki mimiksiz görüntünün arkasındaki keyfin kaynağı da buydu. Baktığı yeri takip ettiğimde Mehtap'ın Osman'ın kızıyla üzgün bir ifadeyle konuştuğunu gördüm. Kolunu okşuyor, teselli ediyor gibi görünüyordu.