49 Günlük Bedel

549 53 234
                                    

Arkadaşlar merhaba, bölüm bir türlü gelemedi bunun için sizden özür diliyorum öncelikle. Ancak bu bölüm lanetli gibi bir şeydi. Yazarken de yayınlama sürecinde de kötü şeyler yaşandı. Yaşanan felaket sonrasında da kafamı hiç toparlayamadım, yapmam gereken sadece düzenlemelerdi ancak kendimi veremediğim için onu bile becerebildiğimi düşünmüyorum. Bu yetmezmiş gibi bir de telefonum şu bir haftada ikinci kez kendiliğinden kapanıp açılmadı bu gece, yaşadığım sinir krizini tahmin edemezsiniz. bu telefon şu an çöpte ya da yerde parçalanmış bir halde değilse size geceye bölüm sözü verdiğimden. Bir ara bölümü yayınlamamaya karar vermiştim çünkü, hiçbir şey istediğim gitmedi. Canım gerçekten çok sıkkın ama yine de yayınlıyorum, kafamdaki gibi olmasa da ortaya çikani sizinle paylaşmak istiyorum. Bu kafayla daha iyisini yazamayacağımı fark ettim aynı zamanda, kafamız dağılsın sonra belki düzenlemeye alırım yeniden. Neyse, şimdilik bunu size emanet ediyorum. Keyifli okumalar, seviliyorsunuz❤️

Bölüm şarkısı: Love and Hate/ Michael Kiwanuka
Alternatif: St.Francis / Josh Lippi & The Overtimers

Aşık falan değilim kızım, sana da bir şey söylemeye gelmiyor.. Uzat buraya o kaseyi, görüyorum benden kaçırdığını."

"Ne kaçıracağım be! Bir kase cips alt tarafı. Al!"

"Boş bu Bahar."

"Yemeseydin dolu olurdu."

"Sen kime çektin böyle? Yüzün de kızarmıyor ki."

"Abartma abicim, ayrıca konuyu da değiştirme. Aşk diyorduk, devam edelim."

Yağlı ellerimi çırpıp kollarımı olduğum yerde keyifle geri attım. Abimi taklit ederek kendimi biraz arkaya bıraktığımda aynı anda gülümseyen yüzümü de ona çevirmiştim. Eğimli çatının ucunda, yan yana oturmuş ayaklarımızı boşlukta sallıyorduk. Yaz mevsiminin yıldızlı gecelerinin birindeydik, zamanın ailemiz için hazırladığı hüzünden uzaktı hayatımız. Dahası, abim yanımdaydı.

"Laftan anlamaz mısın sen, aşk falan demiyorduk. Hadi diyelim dedik, sen şu yaşınla aşk mı konuşacaksın?"

"Aşkın yaşı olmaz..." Dediğimde gözlerim renkli ışıkların üzerinde parladığı boğaz manzarasındaydı. Uzaklara bakıp konuşmam abimin kıstığı manidar bakışlarını üzerime çekmişti, oysa sadece onunla uğraşıyordum. En büyük eğlencemdi bu. "Öyle mi küçük kardeşim, çikolatalı sütünü içerken mi karar verdin buna?"

Alaylı ifadesine kısaca göz devirip yüzümü yeniden abime çevirdim, içimi ısıtan gülüşü dudaklarında yerini bulmuş beni sarıp sarmalıyordu. Yalandan bir sitemle kıstığım gözlerimi üzerine diktim, bu küçük bir kızken ondan görüp taklit ettiğim sıradan hareketlerden biriydi. Onu her şeyiyle taklit ediyordum, küçük kopyası olma yolundaki kararlılığım ise onun en büyük eğlencesiydi.

"Kaşlarını çok çatıyorsun, burada tepkiyi gözlerinle vermelisin. Kıs bakayım gözlerini ama kaşların çatılmasın. Çok sinirlenirsen kaşlarını o zaman çat öyle."

Kaşlarımı dediği gibi düzeltmiş, söylediklerini harfiyen uygulamaya koyulmuştum.

"Aferin küçük kopya." Dediğinde halinden memnun görünüyordu.

VİSALOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz