Bölüm 1

148K 4.8K 2.2K
                                    

23 Nisan 2015 / ABD - New Jersey

Koş... Koş... koş...

Sakın durma sakın arkana bakma. Sadece koş!

Ciğerlerim patlarcasına nefes nefese koşarken aklımda kendi kendime durmadan telkin ettiğim cümlelerdi bunlar. Cılız ay ışığının zar zor aydınlattığı ormanda sürekli bir yerlerimi dallara çarpıp yaralamamak çok zordu. Daha fazla yaralanmamak için dikkat etmeye çalışırken bir yandan da etrafı kolaçan ediyordum. Her bir gölgede yüreğim ağzıma geliyor, her bir çatırtıda nefesimi tutuyordum.

Gerçekten yapmıştım... Yapmıştım ve ölüm fermanımı imzalamıştım! Şimdi de kapana kısılmamaya çalışan bir fare gibi girebileceğim bir delik arıyordum. Bulunmamam lazımdı, henüz değil.

Koş!

Her ne kadar arkama bakmayacağımı telkin edip dursam da dayanamayıp bir ağacın köşesine sindim. Nefesimi düzenlemem gerekiyordu. Nefes nefese arkama baktığımda kimseyi göremeyince rahatladım. Herhangi bir seste yoktu. Sessiz...

Ama fazla sessiz! Ölüm sessizliği sinmiş ormanda yaslandığım ağaçta yere doğru çöküp nefeslerimi düzenlemeye çalıştım. Boğazım sanki bir bataklık varmış gibi tüm nefesimi yutuyor, ciğerlerim ihtiyaçla sızlıyordu.

Hızlı koşardım. Lisede okuduğum 2 yıl boyunca birinciliğim ve çeşitli yarışmalarda derecelerim vardı. Daha sonra okulu bırakmak zorunda kalmıştım ama hiç sporu bırakmadım. Oldukça büyük bir spor tesisinde yüzme dersi ve spor kondisyon eğitimi veriyordum. Hafta sonu da ek gelir sağlamak için aquaparkta çocuklara eğitmenlik yapıyordum.

İşte o lanet Martin'le de orada tanışmıştım. Bana parası oldukça iyi olan bir iş teklif etmişti. Önce tereddüt etmiştim. Bu yaşıma gelene kadar birçok olay yaşamam bunda büyük etmendi. Ama işin sadece küçük bir çocukla iyi anlaşıp ailesinin içine karışmam olduğunu söyleyince bir sakınca görmeyip işi kabul etmiştim.

Kardeşim bu sene üniversiteye kabul edilmişti ve paraya ihtiyacım olacağından iyi bir fırsat gibi gözükmüştü gözüme. Çocuklarla aram çok iyiydi ve bahsettiği çocuğun ailesine karışmam hiç de zor olmamıştı. Çocuğun aslında kim olduğunu anladığımda ise hemen işi bırakmak için Martin'i aramıştım.

Kardeşim çıkmıştı telefona!

Adi herif onu rehin almış ve istediğini getirmezsem onu öldüreceğini söylüyordu. Ben kardeşim için her şeyi yapardım, bunu o da biliyordu ve yaptım da! Kardeşimi kurtarabilmek için şehrin en acımasız mafyasının evinden bir tarihi eser çaldım.

Düşüncelerime öyle dalmıştım ki tam tepemden bir baykuşun bağırmasıyla yerimden sıçradım. Az daha çığlık atacakken elimi ağzıma kapatıp kendimi zor tuttum. Kalbim sanki olabilirmiş gibi daha hızlı atmaya başlayınca elimi göğsüme götürüp sakinleşmeye çalıştım. Derin nefesler alıp kendimi toparlamaya çalışırken silah sesini takip eden bir vızıltı kulağımın dibinden geçip ağaca saplandı.

Şaşkınlıkla arkamı döndüğümde adamların gölge gibi karaltılarını gördüm. Ellerinde ki metal ay'ın uğursuz ışığında parlıyordu. Beni bu karanlıkta nasıl gördüler? Tanrım... koş kızım koş!

Dinlenmeme bile fırsat vermeyen bu adamlara bir lanet okuyup tekrar koşmaya başladım. Kurşunlar sinek gibi vızır vızır geçiyordu iki yanımdan. Tehlikenin nereden geldiğini anlayamıyordum. Hoş anlasam da Matrix gibi kurşunları durdurma gücüm de yoktu! Var gücümle zikzaklar çizerek koşmaya devam ettim. Kurşunların ağaç dallarına saplandığını bazı dalların parçalanıp yere düşmesinden anlıyordum.

Gelecekten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin