Bölüm 21

41.2K 2.8K 542
                                    

Kızların kimliği bu bölümde açığa çıkıyor. Bakalım bölümü nasıl bulacaksınız. Lütfen düşüncelerinizi eksik etmeyin. Merakla bekliyorum iyi okumalar ;)
***

Arkamdan gelen adımlarını duyabiliyordum. Ama kendimi kaybetmiş gibiydim. Duyduklarım öyle ağır geliyordu ki her bir adımda yığılıp kalmamak için kendimi zor tutuyordum.

Nasıl inanmıştım. Nasıl anlamamıştım. Ben aptalım en önde gideniydim.

Beni sevmediğini biliyordum. Ama en azından önemsediğini düşünmüştüm. En azından değer verdiğini! En azından onun gözünde sahip olması gereken bir silahtan daha başka bir yere sahip olduğumu !

Aptal aptal aptal...

Neyine güvenerek gardını indirdin. Neyine güvenerek ona gönlünde yer açtın? Köle ha köle! Zaten şuan da da bir köleden ne farkım vardı ki? Ha zihinsel bir bağla bağlanmıştım, ha kalben bir bağla! Ne farkederdi. Bu adam beni her türlü esiri etmemiş miydi?

Odanın önüne geldiğimde hızla açıp içeri girdim tam kapıyı kapatıyordum ki ayağını araya sıkıştırarak engelledi. Kapıya var gücümle yaslanıp kapatamasamda içeri girmesine engel oldum. Daha fazla yüzünü görmeye tahammülüm yoktu.

"Meleğim lütfen! Herşeyi yanlış anladın. Lütfen dinle!"

Sesi acı çekiyormuş gibi çıkıyordu. Hıh aptal kalbim inanmak istediğine inan. Adam bunca zaman seninle dalga geçmiş sen hala onun acı çektiğini düşün. Senin için mi? Üzülse üzülse aptal planları bozguna uğradı diye üzülür o!

"Defol Alex. Seninle konuşmak istemiyorum. Yüzünü görmek istemiyorum. Sesini duymak istemiyorum. Seni istemiyorum. Defol!" diye bağırdım elimin tersiyle yanağımda ki yaşları silip alnımı kapıya dayayarak.

"Ang! Seni incitmek istemiyorum. Kapının arkasından çekil!" diye emir verdi sert bir ses tonuyla.

Histerik bir kahkaha attım. "Beni düşünüyorsun öyle mi? Gerçekten mi? Verebileceğin fiziksel hiç bir zarar beni bu şekilde yaralamaz Alex. Defol şimdi!"

Kapıya hafifçe yüklenince deli gibi bağırıp kapıyı yumruklamaya başladım.

"Defol. Defol. Defool!"

Beni dinlemeyip zarar görmemden korkar gibi kapıyı yavaş yavaş ittirip içeri girdi. Ona gücümün yetmeyeceğini anladığım da kapıdan uzaklaşıp hızla yatağın kenarından masanın üzerindeki vazoyu alıp kafasına fırlattım. Seri bir hareketle eğilip kurtuldu. Başının üzerinden duvara çarpan vazo parça parça olup etrafa savrulurken bir kaç parça Alex'in kafasına ve omuzlarına dökülmüştü. Hiç bir şey olmamış gibi eliyle başını ve omuzlarını silkeleyip üzerime doğru yürümeye başladı.

Yatağın üzerinden diğer tarafa atlayıp sandalyeyi tuttuğum gibi fırlattım. Onun bana yaklaşmasına izin veremezdim. Bana dokunmasına, sakinleştirici sıcaklığına, huzur veren mavilerine, sesine...

Dinleyemezdim! Dinlersem inanırdım. Dinlersem tekrar güvenirdim. Dinlersem...

Hayır! Ne onu dinleyecek ne de bana dokunmasına izin verecektim. Ama lanet olası bir panter çevikliğine sahip olan Alex, sandalyeden kurtulmuş hala kararlı adımlarla üzerime geliyordu.

"Gelme lanet olası! Ne bekliyordun ha öğrendiklerimden sonra boynuna sarılacağımı mı? Beni kandırdığın için sana teşekkür edeceğimi mi? Belki dalga geçip gülmek istersin. Hadi gül tutma kendini. Ne kadar aptalsın de, nasıl da hemen güvendin de, ne kadar safsın de..."

Üzerime ağır adımlarla gelen adamdan geri kaçmaya çalışırken bir yandan da onu uzak tutmak için etrafıma bakınıp işe yarar bir şeyler arıyordum. Bir anda gözlerini kısarak durup ellerini beline koyarak konuşmaya başlayınca bende durdum.

Gelecekten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin