Bölüm 8

48.4K 3.5K 540
                                    

Medya: Ang herkese iyi okumalar...

***


"Bak bak küçük ürkek bir kuş varmış burada..."

Kaskatı kesilmiş şekilde kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atarken hiç kıpırdayamadan kalakaldım. Elimdeki kısa ama etkili olacağını umduğum odunu, boğulan birinin can simidine sarılışı gibi sıkı sıkıya tuttum. İlk defa bu elbiseyi giydiğime şükürler ediyordum. İki dizim üzerinde kalın gövdeli pürüzsüz bir ağaca iyice yapıştığımdan adamın elimdeki silahımı görmesi neredeyse imkânsızdı. Şuan için tek yapmam gereken dikkatini dağıtıp bana yaklaşmasını sağlamaktı.

"Ayağa kalk" diye emir verdi aynı sert ve soğuk sesle.

Omzumun üzerinden bakıp yüzümü buruşturdum. Oldukça uzun ve iri yarı kaslı bir adamdı. Uzun dümdüz sarı saçları tepeden atkuyruğu yapılmış şekilde omuzlarının kenarından sarkıyordu. Sesimi acınası tutmaya çalışarak "Yapamıyorum... bileğimi incittim" dedim yardıma muhtaç bir sesle, içimden işe yaraması için dualar ederek.

Sıkıntılı bir nefes aldığını ve bana doğru geldiğini görünce hemen önüme dönüp kendimi hazırladım. Tüm gücümü koluma verip onu bayıltacağını umduğum silahımı sıkıca kavradım. Tam yanıma eğilip elini belime koymuştu ki elimdeki odunu sertçe kafasına vurdum. Sendeleyerek geriye savruldu ve dengesini kaybedip kalçalarının üzerine düştü. Böyle bir hamleyi beklemediği her halinden belli olan adamın şaşkınlığını atmasına fırsat vermeden bir kez daha sertçe odunu kafasına indirdim.

Hızla yana devrilen adama doğru temkinlice birkaç adımda yaklaştım. Alnının kenarından tam saçlarının bitiş noktasından sızan kanla içim birden burulsa da, göğsünün iniş kalkışından yaşadığına emin olduğum adamdan uzaklaştım. Bir süre uyuyacağına emindim artık.

"Her kuş zararsız değildir ama değil mi? Bunun kartalı var, şahini var, atmacası var..." dedim kendimden emin gülümsememe engel olamayarak " Artık anlamışsındır umuyorum."

Arkamdan gelen öfkeli bir kükremeyle dikkatimi tekrar kamp alanına çevirdiğimde Alex'in hala Seth denen adamla hararetli bir şekilde tartıştığını gördüm. Başına dikilen adamların sayısı yükselmişti. Artık bir şeyler yapma zamanım gelmişti. Onları bu şekilde burada bırakamazdım. Ne demişti adam, beni hissedemiyorlardı değil mi?

Eh bu işime gelirdi.

Yerde yatan adamın ok ve yayını aldım. Spor kompleksinde oynadığım son model sanal oyunlarda nişancılığım gayet iyiydi. Hatta bu konuda kendime çok güvendiğimden iddia meraklısı genç ve yaşlı bir sürü insanla, birçok kez yarışıp iyi kazanç elde etmişliğim bile olmuştu. Herkes bu konuda doğuştan gelen bir becerim olduğunu ve bunu geliştirmem gerektiğini söylerdi. Gerçi oyun salonundaki sahte silahlardan ve yaylardan başka gerçek bir silah elime almamıştım. Son zamanlarda bu sınırları fazlasıyla aşıyordum ve bunların beni özgür ve güvende hissettirmesi artık beni fazlasıyla korkutuyordu.

Tabi ki kimseyi öldürmeye niyetim yoktu. Tek amacım karşılarında güçlü ve kararlı gözükmekti. Ok'u yay'a takıp bir kaç çekiş denemesi yaptıktan sonra kamp alanına doğru hızla yürüdüm. Arkası bana dönük olan sarışın adam hala bağırıyordu...

"Başka yolu yok Alex üzgünüm... Daha bulamadınız mı kızı?"

Alex ve diğer adamlar beni görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. Alex'in ifadesindeki şaşkınlık gidip yerine, yüzünde bana kötü şeyler vaad eden bir bakış belirince hızla gözlerimi ondan kaçırıp bana arkası dönük olan adama baktım. Burada sözü geçen adam oydu ve doğal olarak okumun hedefinde de onun iri bedeni vardı.

Gelecekten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin