BÖLÜM 3: GEÇMİŞ

26 24 0
                                    


BÖLÜM 3: GEÇMİŞ

Alper'den                                                               29.11.201908.41

Çalan alarm sinir bozucuydu ama alışkın olmadığım bir durum olmadığından uyanmam pek zor olmadı.

Gözlerimi aydınlığa araladığımda hissettiğim burukluk mu yoksa mutluluk mu daha fazlaydı, belirsizdi. Bir yandan içimi sevinçten kıpır kıpır yapan, karşısında hala yutkunamadığım Aybüke’nin onun için hazırladığım odasında, birkaç adım uzağımda uyuduğu gerçeği, bir yandan bugün yapmak zorunda olduğum yolculuk ve gideceğim şehrin üzerime şimdiden çöken kasveti, öte yandan bunca zaman yaşadıklarımı yaşama sebebim olan annemin bedenine tıpkı çocukluğumdaki gibi ama son kez İyi uykular anne diyecek oluşum…

Tek cümleyle baştan aşağı karmakarışıktım ve bunu yansıtmamam gereken, içerideki odada uyandırılmayı bekleyen bir melek vardı.

Derin bir nefes alıp verdim yatağımdan doğrulurken. Her şeye rağmen zor bir gün olacağına aşikârdım ve sanırım artık rüya mı kâbus mu emin olamadığım İstanbul’dan ayrılmak zorundaydık.

Çocukluğumuz kollarını açmış bizi bekliyordu, Ankara bugün yaşadığı en soğuk günü geçirecekti.

Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yatağımı toparladıktan sonra üzerime kahverengi kadife bir pantolon, sütlü kahve bir kazak giyerek banyoda yüzümü yıkayarak kısa sürede kendime geldim.

Aybüke’yi uyandırmak amacıyla koridora geçerek odasına yaklaştığımda açık olan kapısını gördüm önce. Çekingen birkaç adımda odaya girdiğimde Aybüke’yi yorganını üzerinden atmış, soğuğa meydan okurcasına uyurken gördüm. Yüzümde yer eden belli belirsiz tebessümün büyümemesi için dudağımı ısırırken içimdeki çocuksu heyecanının bu günün ruhuna hakaret olup olmadığını sorguluyordum.

Yatağın kenarına oturduğumda gözlerim doğrudan yüzünü buldu.

Kaç aydır yüzünü görmediğimi bilmiyordum, hiç hesaplamamıştım fakat bu kadar özlediğimin hiç farkına varamamıştım. Öylesine değişmişti ki aradan geçen yıllara rağmen ruhunun bozulmamış olması bana verilen bir mucize gibiydi. Hem bambaşkaydı hem de baştan aşağı benim kardeşimdi.

Elim özellikle onu korkutmamaya özen göstererek sweatinin üzerinden omzuna dokunarak hafifçe okşadığında gülümsediğimin farkında değildim.

“Aybüke…” diye mırıldandım. “Hadi kuzu, uyan. Ankara’ya gideceğiz.”

Dönmeye çalıştığında elimi geri çektim ve ona rahatça alan açtım. Ben adını tekrar mırıldanırken o gözlerini aralamıştı.

Aybüke yattığı yataktan doğrularak gözlerini ovuşturdu. Yüzümdeki samimi tebessüme bakarak sordu.

“Abi… Saat kaç?”

“Dokuza geliyor.”

Dudağını ısırarak gözlerini kaçırdı. “Geç olmuş ya.” Gözleri gözlerime değdiğinde ben hala aptal gibi sırıtıyordum. “Hemen çıkacak mıyız?”

“Sen hazırlanır hazırlanmaz.” Dediğimde gözleri kısa süreliğine odanın içinde dolaştı, ardından tekrar beni buldu.

“Şey… Benim eve uğramam gerek… Yani Nazlı’ya. Eşyalarım orada da.”

Elim istemsiz yanağına gitti.

“Sen merak etme. Nazlı sana bir çanta hazırlamış, Görkem getirdi dün akşam sağ olsun.”

DOMİNO-3Where stories live. Discover now