BÖLÜM 15: SAHNE

11 4 0
                                    


BÖLÜM 15: Sahne

Nazlı’dan                                                   
25.03.2020 - 12.31                                        
İstanbul

“Ne aşklar gördü bu sahil
Ne fırtınalara şahit
Vazgeçmişken çıktım karanlıktan
Çarptı gözleri aman, ışıl ışıl
Tam yerinde yıldızlar şıkır şıkır
Bütün alevler aşkımın şerefine
Sönüp giden senden bilsin…”

Gözlerime çektiğim eyelinerdan sonra hızlıca ayağa kalkıp saçma sapan dansıma geri döndüm. Aynı anda da şarkıya eşlik ederek içimdeki neşenin tümünü sesime yansıtıyordum.

Bugün büyük gündü. Bugün hayatımız adeta yeniden başlıyordu. Bugünün tarihini altın harflerle kazımalıydık. Bugün… Tamam abartmamalıyım belki de.

Haftalar önce planladığımız kafe bugün açılıyordu ve saat üçte sahne alacaktık. İçimdeki heyecan öylesine fazlaydı ki sabahtan beri elim ayağım ayrı oynuyordu. Aybüke de benimle aynı halde olmalı ki odalarımıza hazırlamak için dağıldığımızdan beri bağırıp duruyordu.

“Ya Nazlı!” diyerek isyan ettiğinde oflayarak canım Mustafa Sandal’ın sesini susturdum.

“Ne var Aybüke ya?” dedim sinir bozukluğuyla. Kapı dışından başımı uzatarak onun odasına çevirdim gözlerimi. Yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyle üzerindeki deri, siyah salopetin bel kısmına bakıyordu.

“Ben kilo almışım!” dedi mutsuzca. “Bu aldığımızdaki gibi güzel durmadı üzerimde. Zaten karnımda şişlik var, regl olacağım. Çok kötü görünüyorum!”

Üzerindeki salopetin şort kısmı kötü durmuyordu aslında fakat bunu ona nasıl açıklardım, bir fikrim yoktu. Salopetin içine giydiği beyaz gömlek ile uyumu, onun üzerinde ilk gördüğümde olduğu gibi müthiş görünüyordu. Bacaklarında Ece’nin giyeceğine benzer siyah file bir çorap vardı ve emindim ki deri çizmeleriyle çok güzel gözükecekti. Ayrıca bahsettiği gibi çirkin de durmuyordu salopetinin şort kısmı. Sadece kuruntu yapıyordu çünkü bilmediğim bir sebepten ötürü gergindi.

Bence Yağız’la alakalıydı çünkü dün akşam Instagram hesabında kafenin açılışı için hazırlattığımız davetiye görselini paylaşmıştı. Haliyle Yağız da bunu görmüştü çünkü bir aydan fazla bir süredir takipleştiklerini biliyorduk. Hepimiz Aybüke’nin Yağız’la mutlu olacağının farkındaydık fakat Aybüke bir adım atmamakta ısrarcıydı, saygı duyuyorduk biz de. Yine de uzun zaman sonra onunla görüşeceğini düşündüğünden olsa gerek bugün inanılmaz gergindi.

Yanına ilerleyerek ellerini tuttum. “Çok güzel görünüyorsun ve o kafandakiler tamamen kuruntu.” Bu söylediklerim muhtemelen onu tatmin etmeyecekti fakat güzeldi, bunu inkar edemezdim ya. Gözünün önüne düşen bir tutam saçını geriye itekledim. Zaten saçları düzdü ama daha düzgün durması için düzleştirmişti fakat makyajına dokunmamıştı. “Makyajını ben yapayım, hadi gel!” Kolundan tuttuğum gibi onu odaya doğru çekiştirmeye başladığımda bir anlığına duraksayarak beni süzdü.

“Sen hazır mısın ki?” diye sorduğunda gülümsedim ve ellerini bırakıp kendi etrafımda bir tur döndüm neşeyle. Aybüke gülerken gözlerini birlikte seçtiğimiz kıyafetlerimde gezdiriyordu.

Üzerimde parlak kırmızı kare yaka bir bluz vardı. Altımdaki deri etekle birlikte oldukça güzel duruyordu. Giydiğim siyah mus çorap ile ten rengim koyulaşmıştı fakat yüzüme yaptığım doğru makyaj sayesinde alakasız durmuyordu. Geçem hafta yeniden boyattığım kızıl saçlarıma hafif su dalgaları yaparak boylarının kısalmasını sağlamıştım. Tamamen hazırdım fakat Aybüke bunu kabul eder miydi, tartışılırdı.

DOMİNO-3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin