BÖLÜM 14: HUZURUN İÇİNDEKİ KORKU

15 6 2
                                    


BÖLÜM 14: Huzurun İçindeki Korku

Aybüke'den
12.02.2020-13.16
İstanbul

Hiç şüphesiz ki aşkın hayata kattığı hiçbir şey yoktu! Sadece gereksiz yere insanların zihninde belirip hayatı zehir ediyordu. Bu yüzden de Doruk'la konuştuğumuz günden beri kafamın içinde Yağız'la yaşadığım her şey dönüp duruyordu.

Bu durum nereye kadar böyle gidecekti bilmiyordum fakat hala cesurca davranıp Yağız'ın arkadaşlık isteğini kabul etmemiştim. İçimde her şeye rağmen yeşermek için her koşulu kullanan korkunun tohumları, düşündükçe beni daha fazla hâkimiyeti altına alıyordu. Bunun sinirlerimi bozuyor oluşu yetmiyormuş gibi bir de içimde devamlı kötü bir şeyler olacak diye bağıran o ses Yağız'a karşı bir adım atmama engel oluyordu. Sanki o isteği kabul edip Yağız'a yeniden bir şans verirsem hayatım yine yerle bir olacak gibiydi.

Sanırım önce abimi yanımda istiyordum.

Bir de bu mevzu vardı. Abim gideli henüz üç gün geçmişti ama yine de içimdeki burukluğa engel olamıyordum. Ona güvenmiyor değildim, zaten üç günde bile defalarca konuşmuştuk. Hatta bir kere görüntülü bile görüşmüştük. Arkadaşı Tunç'la tanıştırmıştı beni. İyi birine benziyordu ve abimden bir yaş büyüktü. Yakında bir Türk'le nişanlanacaktı ve bunun için Türkiye'ye geleceklerinden abim bahsetmişti. Henüz işini halledip de ne zaman kalıcı olarak Türkiye'ye döneceği belirsizdi fakat Tunç'un nişanına katılacağından dolayı şirketten ikisi de izin alabilecek, bu bahaneyle de abimi görebilecektim. En azından bu güzel bir haberdi.

İçimden birçok şey geçiyordu ve tüm bunları artık arkadaşlarıma değil, çocukluğumdaki gibi abime anlatmak istiyordum. Küçük Aybüke'nin defterini elime aldığımdan beri içimde ona duyduğum özlem tavan yapmıştı. Sanki içimde bir yerlerde eskiye dönüşmek için çabalayan birileri vardı ve ben buna ne abim cephesinde ne de Yağız cephesinde karşı koyabiliyordum.

Kafam karmakarışıktı.

Her zamanki gibi.

Bugün eskisi gibi hep birlikte Yapboz Kafe'de buluşacaktık. Nazlı dün gece Doruklar'da kaldığından ötürü evde değildi, beni ise Ege alacaktı. Uzun sürenin ardından birlikte mutlu günlerimizde olduğu gibi vakit geçirecek olmak beni içten içe heyecanlandırmıştı. Öyle ki duştan çıktığımdan beri bornozumla oturmuş ve ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. Niyeyse aylar sonra mutlu ve tamamlanmış bir biçimde tekrar kafemize gidecek olmak bugün için özenme ihtiyacı oluşturuyordu içimde. Tamam belki abim uzakta olabilirdi ve aşk hayatımla ilgili kafamda tonlarca şüphe barınıyor olabilirdi ama yine de mutluydum her şey geride kaldığı için ve mühim olan da buydu.

Bir dakika, konu neden yine Yağız'a gelmişti ki?

Kendime söverken yatağımdan kalktım ve gardırobumun başına geçtim.

Bugün hava geçen haftaya göre daha sıcaktı. Öyle ki güneş günler sonra kendini göstermeye karar vermişti ve bu mutluluk verici bir haberdi. Elim sabahtan beri bakıştığım parlak kırmızı kadife salopet tulumuma gitti. Altı şorttu ve siyah bir külotlu çorap giyerek bacaklarımın üşümemesini sağlayacaktım fakat üstüme ne giyeceğim benim için de bir merak konusuydu.

Uzun süre gözlerimi kazaklarım ve bluzlarım arasında gezdirdikten sonra siyah yarım boğazlı bir bluzda karar kıldım. Seçtiklerimi hızlıca giydikten sonra saçlarımı kuruttum ve iki tane örerek örgülerimi omuzlarıma bıraktım. Hafif bir makyaj yaparak dudaklarıma da nemlendirici sürdükten sonra elimdeki allığı hazırladığım ufak siyah kol çantama tıkıştırdım ve dolaptan uzun süredir giymediğim siyah dizimde biten çizmelerimin kutusunu çıkardım. İçinden çizmelerimi çıkararak koridora götürdüm ve yere bıraktıktan sonra salona girip telefonumu aldım.

DOMİNO-3Where stories live. Discover now