[10. Bölüm] Yan Sınıfta Kâbus

234 126 91
                                    

     Arda'nın gözleri ağlamaktan kızarmış, daha fazla yaş dökemez hale gelmişti. Derin derin nefesler veriyor, "Yaşayacağım değil mi? Yaşayacağımı söyle lütfen!" diyerek bir umutla kendisini yaşayacağına inandırmak istiyordu.

     Açelya, "Sana söz veremem, bilmiyorum. Lütfen affet beni, bilmiyorum. Yemin ederim ki bilmiyorum." diyerek geri çekildi.

     Aykut sıkıntılı nefesler vererek çevreyi seyrederken kapı sonuna kadar açılıp duvara çarptı ve Koray içeri girdi. "Aykut!"

     Aykut hemen arkasına dönünce Koray, "Yukarıyı istila etmişler! Mustafa ve diğerleri üst katta mahsur kalmış, yetiş!" diye seslenerek elindeki paslı boruyu Aykut'a fırlattı. Aykut boruyu havada kapıp, "Açelya sen burada kal!" diyerek Koray ile beraber dışarı çıktı. Bedir de hemen peşlerinden geliyordu.

     An itibariyle zamanla yarış başlamıştı. Koray, Aykut, İrem ve Bedir seri adımlarla merdivenleri çıkıyordu. İrem arkadan nefes nefese, "Nasıl oldu bu?" diye seslendi.

     Aykut, "Koray, hani o sınıf kilitliydi? Ne oluyor kardeşim, ne oluyor lan!"

     Sınıftaki Marazlılardan habersiz Bedir, "Ne sınıfı? Neyden bahsediyorsunuz siz?" diye sorgulamaya başlamıştı. Aykut, "Uzun hikaye Bedir, çok uzun hikaye...." diye geçiştirmeye karar verdi.

     Yaklaştıkça üst kattan Marazlıların ürkünç, hayvancıl hırlamaları ve yaratık gibi öğürmeleri duyuluyordu. Üst kata vardıklarında karşılaştıkları manzara dehşet vericiydi.

     Yüz binlerce insanın ölümüne sebep olmuş varlıklar kana bulanmış ağızlarıyla, rastgele yerlerinde kesik ve kopuklarla, parçalanmış kıyafetlerinin yanı sıra serbestçe bu katta topallayarak yürüyordu. İnsanların Azrail'i olmuş İstavirüs salgınının eseriydi bunlar. Yürüyen bir felaket, katil bir mikroorganizma. Koray bakışlarını holün sonundaki Mustafa ve diğerlerinin bulunduğu sınıfın kapısına çevirdiğinde, kapının önü onlarca Marazlıyla doluydu. Hepsi kapıya vuruyor, kapıdan içeri girmek için beyinsizce kaba kuvvet kullanıyordu. İçgüdüyle hareket eden kana susamış hayvanlar gibiydiler.

     Koray bir savaş çığlığını anımsatan, gök gürüldemesi kadar kuvvetli, bir aslan kükreyişi kadar tehditkâr bir haykırışla elindeki çekicini kaldırıp en yakınındaki Marazlıyı şakağından vurarak yere mıhladı. Marazlının kafatası paramparça olmuştu. Beyni tüm zemine akmış, kafasından çıkan kan hemen yanındaki kolonu kırmızıya boyamıştı.

     Aykut elindeki paslı boruyu kaldırıp başka bir Marazlının kafasına ezici güç uyguladı. Sağlam afallayan Marazlı hiçbir tepki bile veremeden aynı darbeyi ikinci kez yedi. Elindeki boruyu bir balyoz gibi kullanan Aykut bu sefer de üzerine doğru gelen, onu ısırmaya kalkışan Marazlının karnına okkalı bir tekme vurdu. Bir başka Marazlı da arkasından yaklaşıyordu.

     İrem seri bir hareketle Aykut'un arkasındaki Marazlıya kafa hizasında bir tekme vurdu ve Marazlıyı yere serdi. Daha sonrasında da tabanca kılıfındaki kurusıkı tabancayı alıp kabzasıyla yerde can çekişen Marazlının suratına ardı ardına vurmaya başladı. Marazlı yediği her darbede çığlık atıyor, çaresizce ellerini üzerindeki İrem'e savuşturuyordu.

     Bedir, "Eşim orada, eşim orada! Bana da bir silah ver Koray!" diye seslenmişti fakat çevrede silah olarak kullanabileceği hiçbir şey yoktu.

     Koray az önce öldürdüğü Marazlının üzerinden kalktı. Diğer Marazlılar da üzerlerine doğru büyük bir iştahla geliyordu. Koray'ın keskin hatlara sahip suratı öldürdüğü Marazlının kanına bulanmıştı. Çenesinden zemine damlayan kanı elinin tersiyle temizleyip bakışlarını sınıfın önündeki Marazlılara çevirdi. Marazlılar kapıyı kırmak üzereydiler.

Kan Şarabı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin