[77. Bölüm] Miras

74 17 20
                                    

     Hastanenin kantini sabah olmasıyla dolup taşıyordu. İnsanlar kantincinin hazırladığı yemekleri tabaklayıp masalarına geçiyor, büyük bir afiyetle yemeklerini yiyordu. Yemeklerini yerken aralarında sohbetler çeviren arkadaş grupları büyük bir ses kalabalığı oluştururken, sağda solda masaların arasında koşuşturan küçük çocuklarsa oyunlar oynayıp neşeyle gülüşüyordu. Etrafta güvenlik amacıyla bulunan silahlı nöbetçiler postallarından çıkardığı tok seslerle dolaşıyordu.

     İrem oturduğu masaya dirseklerini dayamış, başını avuçlarının içine gömmüştü.

     Ceylin iki elinde tabaklarla masaya gelip oturdu ve bir tabağı İrem'in önüne bıraktı. İrem'in bu acınası halini endişeyle seyrederken, "İyi misin İrem?" diye sordu.

     İrem ellerini indirerek sıkıntılı bir nefes verdi. "Koray üç gündür ortalıkta yok."

     Ceylin başını bir kez eğerek, "Anlıyorum." dedi ve hemen yanı başında oturan Apollon'a yemeğinden bir parça attı. Apollon patilerinin üzerine kalkarak parçayı havada kapıverdi.

      İrem dalgın gözlerle önündeki tabağı izliyordu. "Acaba başına bir şey mi geldi? Ressam neden Koray hakkında hiçbir şey söylemiyor? Yoksa Koray'ı... öldürdü mü? Hayır ya, hayır..." Bu ihtimali düşünmek bile İrem'in gözlerini doldurmaya yetmişti.

     "Ne?" Ceylin elini uzatarak İrem'in elini tuttu. "Saçmalama, Koray'ı neden öldürsün? Koray adamın önünde diz çöktü resmen. Bak, Ressam'ın iyi biri olup olmadığı tartışılır ama diz çöken birisini öldürecek birisine hiç benzemiyor. Sakin olsana biraz, kafanda saçma sapan senaryolar kuruyorsun..."

     İrem gözündeki yaşı silerek, "Bir de sözde cesur falan sanıyordum kendimi." diye güldü.

     Ceylin sırıttı. "Aşık olunca nasıl da değişiyor insan."

     Açelya da elinde bir tabakla yanlarında belirmişti. Hemen bir sandalyeye oturarak masaya yakınlaştı. Ceylin bakışlarıyla Açelya'yı izliyordu. "Oo, hiç gelmeseydiniz Açelya hanım."

     "Özür dilerim, Kerem'in ilaç değişimiyle uğraşıyordum." Açelya saçını düzeltti. "Şu işe bak, karantinada ilaç değişimiyle uğraşacağım günleri mi görecektim?"

     Ceylin yemeğinden bir lokma alıp bir lokma da Apollon'a attı. Apollon yine patilerinin üstüne kalkarak lokmayı havada kaptı. "Çok kalabalık değil mi?" Ceylin etraftaki bir sürü yemek yiyip sohbet eden insanı izliyordu. "Kaç kişi vardır burada?"

     İrem, "Çok." diyerek arkasına yaslandı.

     "O kadarını biz de anlayabiliyoruz İrem."

     Üçlü sakince yemeğini yerken Aykut kalabalığın arasından beliriverdi. Yanlarına gelip masaya doğru hafifçe eğilerek, "Silüet yemekten sonra odada toplanmamızı istiyor." diye fısıldadı.

     Açelya kaşlarını çattı. "Neden?"

     Aykut, kimsenin onları dinleyip dinlemediğinden emin olmak için çevrede bir göz gezdirdi. "Bir planı varmış..."

     Saatlerin ilerlemesiyle grubun kaldığı hasta odasının kapısı açıldı ve içeri Ceylin, Açelya, İrem ve Aykut girdi. Silüet'in ve diğerlerinin bakışları içeri girenlerin üzerindeydi.

     Silüet, "Takip edilmediğinizden emin misiniz?" diyerek paranoyak bir tavırla odada etrafına bakındı.

     Aykut başını iki yana sallıyordu. "Takip eden yok."

     Kerem de köşedeki sedyenin birinde uzanmış, sarılı koluyla onları izliyordu. Aykut yanına giderek sedyeye oturdu. "Nasıl hissediyorsun şampiyon?"

Kan Şarabı (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt