Aşk Şarabı

58 10 5
                                    

Sessiz bir İstanbul sokağında
Gittikçe sadeleşen insanların hayalleri
Bir aşksız, bir Leyla'sız dolunayında
Gecenin firuz eden meftun saatleri

Girdabına girmiş gönüllerin kapanmış kapıları
Hayalsiz bir iskelede yarım kalmış düşlerim
Yosun tutmuş kahve bardaklarının sıcaklığı
Bir efgâna fîgân etmeli kanlı gözlerin
Ve yanmalı gözler aşkın mâteminde kavrulup
Lisanı olmayan diller üzerine kurulmalı sözlerin
Sancılı bir sevdada âmâ gözlerimi kandırıp
Kasvetli havaların kurutacak dudaklarımı, göreceksin

Ölümle gelecek çürüyen kemiklerin yumuşaklığı
Kimsesiz mahlukatın gölgesinde kırılmış
Sarılmaya korkan, utangaç ellerimin saflığı
Fırtınalarının efgarlı rüzgarlarında çatlamış

Mevsimlerin geçişlerine saklanmış aşkların
Geçmekte kaybolan ömrün ortalarından
Zihnimi karıştırdıkça maziden akan kanların
Bir farkı olmayacak seher sabahlarından
Miâda söz verilen günlere yaklaşmaların -
Heyecanını yavaş yavaş söndürecek bakışların
Ve anlayacak Tanrı bizi, mahşerde kavuşanlar gibi
Sevdanın en güzelini yaşatacak, yarım kalanlarından

Yalın bir enkazın dibinde kalan yaşların
Arştan yağacak bulutların elçiliğinde
Siyahıma karışan, beyaş gülşen edaların
Mahkûm edilecek yorgun bir zindanın esirliğinde

İnce yağmurların en miskini tenimi karartacak
Nutkumun tutulduğu bir akşam üzeri
Defterlere karalanmış yazılar hep keder yaratacak
Ta ki bir gün tükenecek kalemlerin hüneri
Her gece kabusların sisli özlemini yaşatacak
Parkta bir sarhoşun çığlıklarında sözlerin
Keskin bıçaklar ve sivri dilin kanatacak
Aşkın şarabını yudumlamış bir mazlumun gözlerini

kaderdir insan ömründe ölümWhere stories live. Discover now