2- Bazı Armağanlar Çocukluğuna Aittir.

43 15 0
                                    

Bölüm müzikleri:

-Rauf & Faik - Mama
- Guns N' Roses - This is love

🌙


Bazı kapıları açmak için anahtara ihtiyaç yoktur...

Bunu öğrenmeyi başaramamıştık ne yazık ki. Kalbimizin kapısına bir kilit takıp kötü insanlara karşı onu muhafaza etmek yerine, hırsızlara karşı kapılarımızı art arda kilitliyorduk. Ve sonunda bize en çok zararı veren hırsızlar değil, çok sevdiklerimiz oluyordu.

Ruhumdaki yorgunluğun izlerini bedenimde hissederken evimin kapısının kilidini açıyordum. Siyah botumun fermuarını indirip, çıkardım. İçeri adımımı attığım an evin sıcaklığı yüzüme çarpmıştı, o an tenimin ne kadar üşüdüğünü anladım. Trençkotumun kuşağını çözüp üzerimden yavaşça sıyırdım ve askılığa asıp odama ilerlemeye başladım. İçeride televizyon açıktı, gelen seslerden bunu anlayabiliyordum. Anneannem yine televizyon başında uyuyakalmış olmalıydı.

Üzerimdeki dar ve kirli kıyafetleri çıkarıp yerine bol ve temiz takımımı giydim. Kirlileri banyodaki sepete atıp, salona doğru yürümeye başladığımda karnımda açlık adı altında bir çukurun açıldığını fark ettim. Anneannemin tatlı görüntüsü yüzüme bir tebessüm çizerken onun yanına varmıştım bile. Yanağına minik, varla yok arası bir öpücük bıraktıktan sonra ayaklarının dibindeki kalın, kahverengi battaniyeyi kavrayıp üzerine dikkatli bir şekilde örttüm. Sanıyordum ki yaşlılıktan kaynaklanıyordu çok üşümesi ve çok terlemesi.

Televizyonu kapatıp guruldayan midemi doldurmaya doğru mutfağa adımlamaya başladım. Evimiz küçüktü, tipik, sade bir aile eviydi ama içinde aile namına bir oluşum yoktu. Sadece hayatımı idame ettirebilmek için başımı koyduğum bir yer olarak görüyordum burasını. Kendimi ait hissedemiyordum bir türlü. Huzuru hissedemiyordum.

Dolaptan çıkardığım gül reçelini elimle kopardığım küçük lokmanın üzerine bir bıçak yardımıyla sürüp ağzıma tıktığımda burnuma salçalı, sebzeli yemek kokuları geliyordu ama gül reçelini sevdiğim için yemekte ne olursa olsun, önceliği ona veriyordum.

Ben reçelimi yemeye devam ederken abim kulağına götürdüğü telefonu ile mutfağa girmişti. Tezgahın üzerindeki sürahiyi alıp, dolaptan kendine bir su bardağı çıkardı ve sürahinin kulpundan tutup kendine su doldurdu.

Tek dikişte kafasına diktiği suyu yudumlayıp bardağı tezgaha koydu ve telefonu kulağından çekerken diğer eliyle de nemlenen ince dudaklarının üzerini kuruladı.

"Allah Allah," Dedi gözleri telefonun ekranındayken. "Neden açmıyor ki lan acaba?"

Kimden bahsettiğini anlayamadığım için, "Kim açmıyor?" diye sordum.

Başımı kaldırmadan, "Hazar," diye yanıtladı beni. Kulaklarımı diktim. "Akşam maça gidecektik, arıyorum açmıyor."

Lokmamı ağzıma attım. Hazar... Arabayla çekip gittiğinden beri bir şey düşünemiyordum.

"Başına bir şey mi geldi, biriyle mi kavga etti acaba. Beşiktaş maçlarını da ölse kaçırmaz." Homurdana homurdana içeriye yürümeye başladı. "İyice dizi senaristine döndüm ben de ha."

Bakışlarım boşluğa, zihnim bir soru kuyusuna düştü.

Beni orada bırakıp gitmesinin sebebi ile şu anda ortadan kaybolmasının sebebi aynı mıydı?

Kötü bir şey olmamasını diledim.



🌙

Birkaç gün sonra

İzmaritteki CesetlerWhere stories live. Discover now