⁵ 𝖇ø𝖑ū𝖒 "victim"

115 13 0
                                    

" buyurun Taehyung bey"

Duyduğum ses ile dudaklarımı dişledim ağlamamak adına. "Benim" dedim fakat fısıltıdan farksız ve titreyen bir nida ile.

Ardından bir anda kavradığım şey ile gözlerim açıldı hızla. "Jungkook?... sen yakalandın mı?" Korku dolu ve kısık sesi ile sorduğu sorunun nedenini anlamazken cevap verdim. "Hayır ben geldim buraya"

Bir kaç saniye hışırtı dışında ses gelmedi. Bakışlarım ev sahibine kaydı yavaşça, masaya kalçasını yaslamış ve dalgın gözleri ile ifadesizce duruyordu. Jimin ile nasıl tanışabilirlerdi? Farkettirmeden birazdaha çıkış kapısına doğru ilerledi adımlarım. "Jungkook telefonunu kullandığın adama daha dikkatli baksana"

Başımı yine oraya doğru çevirdim. Orta yolda kesişen gözlerimiz sanki ona bakacağımı bilmiyormuş gibi bir tesadüfe yakalanmıştı. Alice mavisi gözleri keskin bir bakış ile beni süzdü. Birbilerine doladığı yapılı kollarına kaydı bakışlarım ardından tekrar yukarıya. Gözlerinin rengine dikkat kesildiğim anda yaşadığım dejavu ile ellerim titremeye başlamıştı. Kendime destek olmak adına iki elim ile tutmaya başladım telefonu.

Bu sefer benden bağımsız küçük bir adım daha attım çıkış kapısına doğru. "Şimdi farkettim"
Sıkıntı ile alınan sesli bir nefes geldi telefondan buraya. Mahçup bir şekilde kafam aşağıya doğru eğildi. O adam ile artık göz göze gelmek istemiyordum.

"Buradan tüyeceğim" Diye fısıldadım duyulmaması için. "Kendisi seni duyabiliyordur ve hatta benide"

Aldığım cevap ile hipnoza girmiş gibi kapıya doğru ilerledim yada bir nevi koşturma diyebilirdim. Ben daha birkaç adımı atmışken önümden geçen gölge ile kapı kilit sesleri duymam bir oldu, kapıya döndüğümde ise bakışlarım elinde tuttuğu anahtara ilişti.

Dudaklarımı sıkıntı içinde dişlerken kalın ses yankılandı. "Jimin'i çağır buraya" konuşmaya başlaması ile hafifçe irkildim ve dediğini yaptım. "Seni çağırıyor"

Bir kaç hışırtı sesinden sonra cevap verdi. "Çağırmasa bile gelecektim zaten" ukalaca gelen sesi ile birkaç adım uzaklıktaki kişiye baktım. Kapıya yasladığı sırtı ve soğuk bakışları ile beni izliyordu. Oradan uzaklaşmaya başladım ve odanın merkezindeki koltuklardan birisine oturdum yavaşça.

Telefonu kapatmayarak kulağımda tutuyordum. Çıplak ayaklarım beni üşütmeye başlamıştı yüzden onları koltuğa çıkardım ve yan bir şekilde yaslandım koltuğa. Dakikalar fazla yavaş ilerlerken sıkıntıdan parmaklarım ile sürttüğümde rengi koyulaşan koltuk kumaşı ile oynamaya başlamıştım.

Bütün dikkatimi verdiğim sırada yanıma gelen kişiyi farketmemiştim. Ona doğru bakmaz iken umursamayarak oynamaya devam ettim. Aniden görüş alanıma giren uzun parmaklar bir anda yapmaya çalıştığım şekli bozarken sinirli tutmaya çalıştığım bakışlarım önümdeki kişiye kaydı. Tabii buna pişman olmuştum, öylece bana doğru bakan şeffaf bakışlar ardlarından ki tehlikeyi görmemi sağlıyordu.

"Kimsin sen?"

Bakışlarından ve sorusundan kaçmak adına ona arkamı dönerek diğer şekilde yaslanmaya başladım koltuğa. "Geldim"

Telefondan gelen ses ile heyecanla doğruldum. İşimin bittiği telefonu koltuğun üstüne atarak adımlarımı kapıya doğru yönelttiğimde arkamdan gelen adım seslerine aldırmadım. Kapının yanına geldiğimde onunda gelmesini bekledim. Mâlum kapı kilitliydi. Kapının yakınlarındaki pencereden karanlık sokağa baktım, gördüğüm siyah araba ve farları ile dahada heyecanlanırken aptal gibi gülmeyi kesemiyordum.

Hevesli bir şekilde kapının ağzında beklemeye başladım. Gözlerim kapının yanında telefonu ile uğraşan adama kaydı. Kapıyı açmasını bekledim usulca. Gözlerim hala yüzünde dolaşırken ona olan bakışlarımı hissederek bana doğru çevirdi harelerini. Uzun süre gözlerimi kırpmadan ona sunduğum bakışlarıma sinir olmalı ki kaşlarını çattı ben ise onu taklit ettim.

Galanthus Nivalis || taekook ' omegaverseWhere stories live. Discover now