⁶ 𝖇ø𝖑ū𝖒 "trust"

83 8 0
                                    

Sırtında hissettiği hafif bir sızı var, yabancı kollar sıkıca sardığı için hafiften canını acıtıyor.

Kucağında ki beden basamakları çıkıyor mermer merdivenlerden ve dikkatlice attığı adımlar ile sonunda düz koridorda ilerlemeye başlıyor. O sırada açık gözlerin oldukça boş bakışlarını fark edemiyor, kızıllıklar hâla neler olduğunu kavramamış bir şekilde aşağıdan bakıyor onu taşıyan kişiye.

Âni bir refleks ile yavaşça sıyrılmaya çalıştığı kollar o sırada dahada sıkıyor kendisini.

"Sadece uyu, odana taşıyorum seni" kucağında ki bedenle yakınlıklarını hesaba katmayarak biraz sesli konuşuyor delta. Bu uyku sarhoşu bedeni oldukça rahatsız ederken, kapalı göz kapakları ve kaşları hafiften kırışıyor. Az bir yaslanmak durumunda kaldığı iri gövde sıcaklığını adeta kendi vucuduna nakışederken yarım kalan uykusuna devam etmesi için onu zorluyor ve pek karşı çıkamıyor bu emire.

Yavaşça bırakılıyor uyuyan beden yatağa. Kıyafetlerini değiştirmeye yeltenmiyor fakat üzerini battaniye ile örtüyor, örtünün dışında kalan bir yeri varmı diye de iyice kontrol ediyor bedenini.

Ardından yatağın yanında duran bordo rengi berjere kendini bırakıyor. Kafası oldukça dolu, düşünülecek şeylerin sırası karışıyor arada. Bazen alakasız şeyler takılı kalıyor beyninin bir ucunda ve dakikalarca düşünme hatasına düşüyor, öyle ki cevaplar kesinlikle kendisinde olmayan şeyler fazlaca düşürüyor mentalitesini.

Bir ara kıyafet dolabına bâzı kendisine ait olan temiz eşyaları dolduruyor. O sıra gözlerinin önüne ilişiyor kendi kıyafetlerinin sardığı beden, duraklıyor göz bebekleri hiç hareket etmeye niyetleri yokmuşcasına dalıp kalıyor dolap kapaklarında. Geniş omuzlar geliyor gözünün önüne, süt beyazı tende şekillenmiş köprücük kemikleri fazlaca uzun süre davetsiz misafir oluyor aklının bir köşesinde. Ara sıra bel kıvrımı belli oluyor bol kıyafet vucuduna yapışınca, bunlar sadece bir anı olarak zihnine doluşsa bile yinede iki yana salladığı ve kendini kınarcasına sıkıca kapattığı gözleri ile dağıtıyor sis bulutlarını.

İlerleyen zamanlarda bir kitap tutuyor elinde, gözleri mürekkep lekelerinde geziniyor yavaşça. Hâla aynı odada aynı koltukta. Sorulursa eğer, kendince düşüncelerini dinlendiriyor. Kenara atması gerekiyordu ki zaten önceden fark ediyor bunu, o yüzdendir tutuyor o elinde güncel konulardan bağımsız kitabı. Gece yarısını geçiyor saat bilahare bırakıyor kitabı, zira bitirmişti az yaprağa sahip olduğu için.

O sırada bir yenisine başlıyor isteksizce, çaresiz hissediyor onca düşünce akınına karşı. Bir an kendini güçsüz hissetmekten alıkoyamıyor. Oldukça küçük düşürüyor kendisine karşı benliğini, bunu nasıl yapabildiği ise muamma. Entelektüel bir insan olmak istiyor lakin bu oldukça zahmetli gözüküyor kendisi için. Yanaşmıyor bile mantık çerçevesi içerisine, oldukça acemi bir hareket gibi.

Kendisi kabullenmese bile çoğu kişiden daha entelektüel bir yapıya sahip olduğu doğruya doğru. Belki türüne yorulabilir yada tamamen şahsiyet meselesine. Fakat gündemdekiler oldukça derin konular, yirmi altı yıllık yaşamına bile fazla geliyor.

En önemlilerinden, babasını indirmeli miydi? Hayatından, olduğu konumundan, en mühim olan şey ise kendi içerisinde ki değer tablosunda sıfırlara düşürebilir miydi öz babasını? Kötü bir adamdı, belki de ölümün oldukça yakışacağı bir insan olabilirdi. Zira babası, kendisini bile tanrıya karşı utandırıyordu.

Satırlarda anlamayı unuttuğu cümleleri fark ettiğinde bıkkın bir şekilde yüzü buruşuyor. Göz kapaklarını dinlendirmek adına parmak uçlarına dayıyor. Sabah saatlerine dayanmış gün, ara sıra bir kaç tane kuşun cıvıltıları odaya giriyor. Dışarıdan bakıldığında oldukça huzurlu bir ortamı andırıyor, yapılacak tonlarca sorumluluk kendisini dış dünyaya yansıtmaz iken gayet tasasız iki birey gibi. Tabii palavra...

Galanthus Nivalis || taekook ' omegaverseWhere stories live. Discover now