DİLEM

214 2 3
                                    

Yazar:dodoomsdey
Tanıtım:
Sokaklarında çocukların hala daha top oynadığı ve girişinde küçük bir bakkalın bulunduğu bu mahallede birbiri içine geçmiş hayatlar vardı. Bir de birbiri için kendinden geçmiş hayatlar.

316 numaralı sokağın müstakil, eski evlerinden birinde tüm sokağın sevdiği, ihtiyar Hanife Nene yıllardır bu sokakta yardıma ihtiyacı olan herkese elinden geldiği kadar yardım etmesi ile tanınırdı. Bir başna küçük torununa bakan Hanife Nene'yi tüm mahalleli sever, sayardı. Ölen kocası ve oğlu haricinde, uzak şehre gelin giden bir kızı olan bu yaşlı kadının bütün her şeyi küçük torunu olmuştu.

Yıllar boyu ikisi geçinip gitmişti gitmesine ama yıllar Hanife Nene'den çok şey alıp götürmüştü. 83 yaşna girdiği yıl küçük torunu da 17 yaşında liseden mezun olmuş, yaşlı kadını gururlandırmıştı.

Her şey güzel, herkes mutlu derken bir sabah gözlerini yeni doğan güne açamayan Hanife Nene ile bütün mahalleye karanlık çökmüş, yalnız başına kalan kızın ise bütün dünyası göçmüştü.

Kalabalık geçen cenazesinde göz yaş akıtan herkesin gözünden akan yaşlar gerçekti çünkü ölen kadının herkesin üzerinde hakkı vardı. Onlara yardım ederken hiçbir şey istemeyen kadın ölmeden birkaç gün önce sanki hissetmiş gibi misafirliğe gelen kadınlardan ilk defa bir şey istemişti.

"Yaşım çoktur bacılar, daha yaşayacağım da yoktur.”

Ona itiraz eden, tövbe çeken kadınlara aldırmamış, elindeki uzun teşbihi çekmeye devam ederken sözlerini tamamlamıştı.

"Olur da toprağa karışırsam, torunuma sahip çıkın. Küçüktür, benden başka kimi kimsesi yoktur. Bir başna garip kalmasın.”

Evdeki kadınlar o an bir ağızdan onu onaylasa bile hiçbiri birkaç gün sonra misafir gittikleri evden, yaşlı kadının cansız bedeninin çıkacağını tahmin etmemişti. Cenazeden sonra evde mevlid okunurken, küçük kıza sahip çıkacağının sözünü veren bütün kadınların gözü ağlamaktan bitap düşmüş bedenin üzerindeydi. Bir yandan ne yapacaklarını, ona nasıl sahip çıkacaklarını düşünürken, diğer yandan birbirlerine bakış atıyor, göz göze geldiklerinde ise bakışlarını kaçırıyordu.

Söz vermek kolaydı, tutamayacağın sözler vermek ise daha kolaydı.

Küçük kızın akıbeti meçhulken aralarından biri kıza diğerlerinden daha çok üzülüyordu, halası. Onu severdi, canından kanındandı ama kendisinin altı çocuğu varken, birde kayıngilleriyle yaşarken onu yanına nasıl alırdı? Ergenlik çağındaki kızı, bahçesinde yetişkin erkeklerin olduğu eve nasıl sokardı? Sokamazdı, zaten kayınbabası da kesin dille bu eve gelemeyeceğini söylemişti Laf olur, söz olur demişti.

Bütün bunların üstüne de eklemişti. "Yurt köşelerinde sürünmesin dersen, ever de gel.”

Yeğeninin sarsılan bedenine yaşlı gözlerle baktığı sırada, önce erkenden ölen abisine sonra kundakdaki kızını bırakıp giden yengesi olacak kadına ah etti. Küçücük sabinin bütün yükü kendi omzuna kalmıştı. Tek akrabası olarak ona sahip çıkamıyor, işin içinden çıkamıyordu.

Başka yol yoktu, elinden başka bir şey gelmezdi. Ya yaş dolana kadar bir kuruma yerleştirilecek ya da münasip görülen biri ile evlencekti

 Ya yaş dolana kadar bir kuruma yerleştirilecek ya da münasip görülen biri ile evlencekti

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.
WATTPAD KİTAP ÖNERİLERİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن