Bölüm 3 = Yemekhane

1.5K 106 76
                                    

Not: Max 'Mex' diye okunuyor unutmayalım gençler.

Yıllar sonra yeniden bir öğrenci olarak o sıralara oturup sanki ilk defa dinliyormuşçasına ders dinlemek oldukça eğlenceliydi. En azından monoton geçen sıkıcı hayatına kısa süreliğine de olsa renk gelmişti.

Kendi sınıfında çok fazla doğaüstü varlık yoktu. Bir kurtadam iki büyücü ve birde cüce vardı. Diğer hepsi safkan insandılar. Max'in asıl anlamadığı şey Safkan insanların neden mistik miteoloji araştırdığıydı. Safkanlar kendilerine has şeyler yapmalıydılar ve mistik miteoloji işlerini Vampirler, büyücüler ve periler gibi uzun ömrü olan varlıklara bırakmalıydılar.

Ders bitiminde herkes toparlanıp çıkarken öğretmeni Max'e siyah bir kütüphane kartı uzattı. Mistik Miteolojisi Öğrencisi Metzger Blauer yazıyordu üstünde sadece.

"Bu ne için?" sordu Max merakla.

Yaşlı eğitimci solmuş teni ve beyaz saçlarının altında parlayan ela gözleri ile kendisine içtenlikle gülümseyerek bakarken "Kütüphanenin bir çok bölümü var ve her bölümüne her öğrenci giremez. Bu senin bu okuldaki kimlik kartın gibi birşey" dediğinde Max kadına teşekkür ederek yaka kartını elini alıp inceledi.

"Neden böyle bir kuralınız varki?"

"Sen bir insansın ve bizim nedenlerimiz sana ne anlatırsak anlatalım her zaman boş gelecektir. O yüzden sen sadece kütüphanenin halka açık bölümüne ve bu yaka kartının izin verdiği alanlara girebilirsin. Ekstra başka bir alana girmene izin yok."

Max karşısında ki yaşlı kadına birşey söylemek için ağzını açsa da son anda geri kapatıp susmayı tercih etti. Okulun daha ilk gününden Vampir olduğunu ifşa etmek istemiyordu.

"Peki efendim ilgi ve alakanız için teşekkür ederim" diyerek çantasının küçük ön gözüne koyup sınıftan çıktı.

Bunun gibi eski bir binada normal okula gitmeyeli yıllar olmuştu. En son hala insanken okula düzenli gidip gelmişti. Hastalandıktan sonra seyrekleşmiş ve sonunda da tamamen bırakmıştı ki tanıştığı bir erkek hemşire onun hayatını kurtarmış, belki de tamamen durdurmuştu. O kısım kendisi için bile tamamen muamma olsa da hayat onun için bunca yıla rağmen devam etmiş ve ediyordu da.

Yemekhane bölümüne vardığında aslında hiç aç değildi. Çoğu Romanlarda Vampirlerin yemeğe ihtiyacı olmadığı zırvalığını yazan yazarlara her seferinde ayrı bir küfür ediyordum. Oysaki bizler Yarasa virüsünü kaptığımız an midemiz'in o anki genişliğinde kaldığını ve bir ömür bu şekilde devam edeceğini biliyorduk.

Yemekhane tıklım tıkıştı. Max beyninin içini dolduran bir sürü gürültüye karşı yüzünü buruşturdu. Hassas kulak zarı bu kadar kalabalığa alışık değildi ve koca yemekhanenin en ücra köşesindeki kızların birbirlerinin kulağına fısıldadığı dedikoduyu bile duyabilecek desibelindeki kulak zarlarına küfrettim. Kendini toparlamak için etrafına bakınırken lüle saçlı sabah Alex'in yanına gelen oğlanın kendisine doğru el sallayarak hızla yürüdüğünü görünce o kendisine fazla yaklaşamadan derin bir nefes aldı. Kurtların salgıladığı kokuyu fazla yakından solumak istemiyordu şimdilik.

"Hey sana sesleniyoruz ama sanırım bizi duymadın" diyerek yanına geldiğinde Max de ona "Marcoydu değil mi?" diye sordu.

20li yaşlarının başlarında olmasına rağmen ortalama erkeklerden daha kısa olan oğlan kendisine bakıp "Bugün bir sürü insanla tanıştığına eminim ve bu kadar insana rağmen ismimi unutmaman gururumu okşadı doğrusu" diyerek gülümserken ona yemeklerini alacakları tepsilerin olduğu bölümü gösterdi. "Kurt gibi açım ve biran önce birşeyler yemezsem burada katliyam çıkabilir" derken ses tonundaki neşe Max'i gülümsetti.

Git Gidebilirsen BxBOnde histórias criam vida. Descubra agora