Bölüm 32 = Flört

1.1K 82 70
                                    

Maria ile Sandra tüm gün ikiliyi yalnız bırakmamış sürekli etraflarında pervane olmuşlardı. Günün sonunda Max'in bedeni kendi kontrolü dışında koltukta film izlerlerken uyuya kalınca Alex onu yatağına götürüp yatırmak zorunda kalmıştı.

Max'in uyuma hali nedense normal bir insanınkinden çok daha farklıydı. Çok dikkatli bakmadığın sürece onun nefes aldığını asla fark etmezdiniz. Sanki ölü gibi kıpırtısızdı. Alex geçen gün yatağının kenarına iliştirdiği koltuğu tekrardan onun baş ucuna çekip oturdu.

Oturduğu yerde öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine yaslayıp başını ellerinin arasına aldı. Dün burada aynı bu pozisyonda Max'in iyileşmesi için dua ederken bugünki düşünceleri ise bambaşkaydı.

Max'e sebepsizce çekildiğini biliyordu ama sonu olmayacak bir ilişkiye çekilmek ne kadar doğruydu orası her daim tartışmaya açıktı. Bir kere adam ölümsüzdü, o ise kurt. Mariana'nın cümlesi o an Alex'in zihninde yankılandı tekrardan. 'Sana sonsuz hayatı bahşedecek kişi ile tanışmışsın' Sonsuz hayat...

Alex elinde olmadan Max'e dönüp baktı. Likantroplar Vampir olamıyordu birkere. Bedenlerinde çalışan aşırı hızlı metabolizma Vampirizim virüsüne bağışıklıydı bir kere. Bazı zayıf Omegaların bu işe giriştirleri biliniyor ama sonları hep hüsran ile sonuçlanıyordu. Bir çoğu hastalanarak ölmüş veya dönüşüm esnasında can vermişlerdi. Betalar ise dönüşmüş ve Vampirliklerini vahşi bir kurda dönüşüp bir daha insan bedenlerine kavuşamadan bilinçsiz bir saldırganlıkla hareket ettiklerinden ölüm ile ödemişlerdi.

Peki bunlar dünyanın ve yaşadıkları hayatın gerçekleri iken Mariana 'Sonsuz hayat' ile neyi kastetmişti?

Alex burnundan derin bir iç çekip tabutta uyurmuşçasına kıpırtısız yatan Maxten gözlerini alamadı. Onun kısa ama avuçlarının içinden geçerek tutulabilecek saçlarından, okka burnundan ve dolgun dudaklarından...

Gözleri Max'in iz bırakmak için fazlasıyla oyalandığı boynuna kaydı ve en ufak bir kızarıklık bile göremeyince tüm sinirleri bozuldu. Bırak boynunda iz bırakmayı, bıçakla kesseydi bile bir - iki dakika içinde geri iyileşeceğini bildiğinden boşa harcanmış bir çabaydı, ama yine de deli gibi hoşuna gitmişti. Onun boynu, bedeni. Daha tam tadına bile bakamadan yaşadıkları o şey ise utanç verici ama Alex'in yüzünü şuan gülümsetecek kadar da komikti.

Hemcinsi için bu şekilde düşünmesi oldukça garip olsa da Max'e bakınca veya ona dokununca kendisini hiç garip hissetmemişti. Sanki yaptığı şey doğruymuş gibiydi.

Alex oturduğu yerden onu sapık gibi süzdüğünü fark edince kalkıp kendisine bir kahve almak için odadan çıktı.

Alt kata indiğinde Maria ile Sandra'nın deli gibi film koleksiyonlarını karıştırarak konuştuklarını görünce onları pas geçip mutfağa yönelerek kendisine kahve yaptı, bu kafasını ancak sert bir kahve toparlamasına yardımcı olurdu.

***

Max gözlerini açtığında Alex'i yanında ki koltukta çizgi roman okurken bulmayı beklemiyordu.

"Hey."

Alex başını kaldırıp Max'e baktığı gibi onun uykulu gözlerine bakıp gülümsedi. "Günaydın."

"Günaydın, ben ne zaman uyudum?"

Alex kapattığı kitabını kenara koyup "Salonda film izlerken bir baktık uyumuşsun" dediğinde Max yattığı yerden doğruldu.

"Kusura bakma sana da yük olup yatağını elinden aldım" dediğinde Alex'in gözleri kısılarak gülmeye başladı.

"Saçmalama bu yatakta sen yatmayacaksın da kim yatıcak" dediği an Max mahçup bir şekilde gülümsedi. "Ama seninle bir konuda anlaşmak istiyorum kimse gelip başımıza hüşüşmeden."

Git Gidebilirsen BxBOù les histoires vivent. Découvrez maintenant