Bölüm 26 = Garip bir rüya

908 78 74
                                    

Dönüş yolunda tartışırlarken Alex sinirle "Durdur şu siktiğimin aracını inicem" diye bağırdı.

Maxde inatla "Hayır inemezsin ve inmeyeceksin" dediğinde Alex hareket eden aracın kapısını açmak için çabalarken Max aracın el frenini çekip arabanın tamamen kayarak durmasına neden oldu.

Alex bu seferde kemerini açmaya çalışırken, Max onun elini tutup kendi koltuğundan ansızın Alex'in koltuğuna geçerek onun kucağına oturdu.

Alex kucağına oturan oğlana şaşkınlıkla bakarak "Ne yapıyorsun?" diye sorarken Max ona doğru burunları birbirlerinkine tokuşacak kadar yaklaştı.

"Birşey yapmıyorum."

"Neden kucağıma çıktın? İn üstümden."

"Dilin başka konuşuyor ama bedenin tam aksini söylüyor."

Alex onun neyi kastettiğini başta anlamasa da pantolonunun içinden Max'in pantolonundaki sertliğe sürtünen kendi erkekliğinden bahsettiğini anlaması çokta zamanını almadı.

"Biz seninle nasıl bu hale geldik?" diye sorarken oldukça şaşkındı. En son kavga ediyordular, nasıl olmuştuda Max onun kucağına çıkıvermişti? Ayrıca şerefsiz harbi güzel kokuyordu. Onun bu parfüm kokusu sanki sırf kendi bedeni için üretilmiş gibiydi.

Max usulca ona doğru yaklaşıp dudağını dudağına değdirdi. "Beni istediğini biliyorum az önce bunu itiraf edecek kadar ileri gittiğine göre şimdi de korkaklık edip kaçacak mısın?"

Ne? İtiraf etmek mi? Benmi? Neyi?

Alex itiraz etmek için ağzını açmıştı ki Max'in dudaklarını dudaklarında hissetmesiyle donup kaldı. Adam resmen kollarını onun boynuna dolamış bedeniyle de bedenini koltuğa mıhlamış dudaklarıyla da onu mühürlüyor gibiydi.

Alex'i asıl şaşırtan şey ona karşılık vermesiydi. Evet, kesinlikle Max'e karşılık veriyordu ama bunu bilinçli bir şekilde yapmıyordu. Sanki tüm bu şeyler birden oluveriyormuş gibiydi ve kendisi de bunların önüne geçip durduramıyordu. Hoş Max'in kumaşların üstünden kendi erkekliğine sürtünen erkekliğini hissetmesiyle artık durdurmak isteyip istemediğine de emin değildi.

Kendi ellerini Max'in üstünden içeri sokup çıplak soğuk bedenine dokundu. Öpüşmelerini derinleştirerek dilini Alex'inkiyle buluşturduğu an onun "Alex iyi misin?" diye sorduğunu duydu.

Alex cevap vermek için ağzını açmak istese de bunu yapamadı çünkü dudakları tamamen Max'inkilerle kenetlenmiş ve kutuplarda aç kalmış bir hayvan gibi onun dudakları tadacağı son şeymişçesine emip onun tadına bakıyordu.

Ayrıca anlamadığı birşey daha var. İkisi öpüşürken nasıl oluyor da Alex konuşamıyorken Max konuşabiliyordu. Bu imkansızdı... Bir elin omzuna dokunmasıyla irkildi.

Alex gözlerini açtığı gibi Max'in sürücü koltuğundan kendisine doğru hafiften eğilmiş şaşkın bakışlarla bakıp kolunu dürterken gördü.

"İyi misin?"

"Hı?"

Max tekrardan "İyi misin rüya görüyordun ve sanki" derken yüzünü buruşturarak "Bilemiyorum işte sanki bir yere tutsak edilmiş gibi değişik hareketler ediyordun ve ardından çok fena koku yayılmaya başladı senden bir an dönüşeceksin filan sandım" dediği an Alex yatırdığı koltuğunu dikleştirerek gözlerini ovaladı.

Alex panikle "Yok ben ee şey, evet rüya görüyorum ama kabus" dedi birden.

Max ona şüpheyle baktı ama konuyu israr etmeden "Neyse uyandın ya sorun yok" diyerek kemerini çözdü. "Hem benzin almak için, hemde birşeyler içer ve kahvaltı yaparız diye durmuştum zaten" derken aslında yalan söylüyordu. Alex'in aniden etrafına yaydığı feronom kokusu Max'in nefesini kesmişti. Uzun hemde çok uzun bir süredir kimseyi kendi yanında bu denli azgın görmediği için onu uyandırıp tüm bu şeye bir sok vermekten başka bir çare gelmemişti elinden.

Git Gidebilirsen BxBWhere stories live. Discover now