BÖLÜM 18 - GRANDÜŞES

7.2K 678 129
                                    

ELİAS MORTEM

Balo salonunu kalabalıktı. İnsanlar ellerinde kadehler ve atıştırmalıklarla sohbet ediyorlardı. Çoğu kişi ayakta olsa da leydiler ayrılmış kısımda oturan bayanlar da vardı.

Adım anons edilince ve ben içeri girince insanlar konuşmayı kesmiş ve bana odaklamışlardı. Ben de hemen üstün kötü imparatoru selamlamış ve sorduğu sorulara cevap vermiştim.

Şimdi bir köşede benden özellikle kaçan insanları izliyordum. Yanına yaklaşmak istemiyorlardı çünkü korkuyorlardı.

Keşke prenses de korksaydı.

Sıkıntılı bir iç çekip kadehi dudaklarıma götürdüm. Bu sefer içki yoktu onun yerine daha ekşi -çay olduğunu düşündüğüm- bir şey vardı. Hoştu ama ekşi şeylerden hoşlanmadığım için kendimi zorluyordum.

Duvara yaslanıp balonun bitmesini beklemekten başka çarem yoktu. Aradan sıvışıp gidemezdim çünkü insanlar yokluğumu fark ederdi ve aynı zamanda imparator arada sırada goz ucuyla beni kontrol ediyordu.

Ekşi içecekten bir yudum daha aldım ve bana yüzünde kocaman bir gülümsemeyle gelen Victor'a baktım. Kollarını açarak bana yaklaştı ve tam bana sarılacakken onun hedef alanından çıktım. Ani bir hevesle boş havayı kucaklayıp sendeledi.

Yüzündeki gülümseme yerini sahte bir 'kalbimi kırdın' ifadesine bıraktı. Bana dudak büzerek bakarken onu görmezden geldim.

"Ah, kalbimi kırıyorsun Elias!"

Elini kalbine götürdü ve dramatik bir şekilde iç çekti. Ben de onu görmezden gelmeye devam ettim.

Gözlerim başka tarafa kaydığında prensesi gördüm. Bayanlara ayrılan tarafta oturmuş ve yanındaki leydiler heyecanla bir şeyler anlatıyordu.

Belki kullanacak bir beyni olsa ona başka bir yönle bakabilirdim.

Prenses bakışlarımı hissetmiş gibi bana doğru baktı ve ona baktığımı fark edince ellerini yanaklarına götürdü. Yanakları tamamen kızarmış ve utanmıştı. Bir an sonra yanıma geleceğini biliyordum.

Leydilerin birkaçı da bana bakınca hemen kadehten bir yudum almaya çalıştım ama kadeh boşalmıştı.

Kadehi sehpalardan birine koyup bana olan bakışlardan kurtulmak için bir yer aramaya başladım ama salonda nereye gidersem prenses yanıma gelecek gibiydi.

Victor'a baktım ve onu öne ittirdim. "Git ve arkadaşlık görevini yapıp prensesi oyala."

Victor bana gücenmiş bir bakış attı ama bir şey demeden yanıma gelmek için arkadaşlarının yanından ayrılmış prensesin yoluna gitti.

Tam o sırada isimleri anons eden muhafız birinin adını söyledi.

"Grandüşes'i, genç efendileri ve genç hanımı huzurunuza davet ediyorum."

Bu imparatorlukta tek bir Grandükalık vardı. O da Aeduard ailesiydi. Grandük yakın zamanda ölmüştü ama ölmeden önce evlenmişti diye hatırlıyordum.

Gelinin çok genç bir kız olduğundan bahsediyorlardı. Sanırım Marki Conrad'ın kızıydı. Ne Grandük'ün düğününe ne de cenazesine gitmiştim. Zamanım olmamıştı ama zaten yakın değildik.

Ayrıca şuan ki Grandüşes Marki'nin kızıysa babasından pek farklı olduğunu sanmıyordum. Marki melek yüzlü şeytan tabirinin ta kendisiydi. Kızı da belki şeytanın elçisi falandı.

Kapılar açıldı ve içeri önde iki çocuğun elini tutan genç bir kadın girdi, ardında üç tane erkek çocuk.

Kadını hemen tanıdım. Yeşil gözleri, kahverengi saçlarıyla tamamen babasına benziyordu. Çocukları tutma şeklinde bir koruma hissediliyordu.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now