BÖLÜM 49 - BULUŞMA VE SIR

2.4K 215 53
                                    

Buluşma yerini ve zamanını biz ayarladığımız için hazırlıklıydık. Acelemiz ya da endişemiz yoktu. Her şey bize bağlıydı ve Artrix'in bu konuda hiçbir seçeneği yoktu.

Buluşma zamanına bir gün kadar süre kalınca yola çıktık. Artrix yeri beğenmezse bir hamleye kalkışır diye Kuzey ve Doğu sınırında bir yer seçmiştik ama bu sınır bölgesi kampın olduğu yere yakın değildi çünkü ne olursa olsun risk almak istememiştik. Ayrıca seçtiğimiz yer Kuzey'in topraklarına daha yakın bir yerde olduğundan Artrix bir hamle yapmaya kalkışamazdı.

Yol beklediğimden uzun çıksa da yeterince kısa sürede sınıra vardık. Buluşmanın yapılacağı köye girmeden Elias'ın askerlerinin daha önceden gelip kurduğu kampa atları bıraktık.

Seçtiğimiz köy Doğu tarafından yağmalanmış bir köydü ama ölü sayısı fazla değildi. Elias Kuzey topraklarına vardığı an bu köyü de yağmacılardan kurtarmış ve askerlerin kamp kurmasını sağlamıştı. Ayrıca köy halkı hâlâ tedirgin olduğundan Elias önceden köy halkını bilgilendirmek ve rahatlatmak için askerler göndermişti.

Biz kampa vardığımızda hava karanlıktı. Bir gece dinlenme vaktimiz vardı çünkü Artrix'le sabah buluşmayı planlamıştık.

Bir asker Elias'la beni kalacağımız çadıra götürdü. Çadıra götürürken de izci askerlerin Doğu askerlerini sınırın diğer tarafında gördüğünden bahsetti. Onlar da bizim gibi garanti olarak erken gelmişlerdi.

Asker bizi çadıra bıraktıktan sonra görevi için geldiğimiz yere döndü ve ben de etrafı inceledim. Bir önceki sınır kampındaki çadırdan daha küçüktü çünkü orası daha çok karargâh gibiydi ama bu çadır daha çok küçük bir odayı andırıyordu. Kenarda katlanabilir gibi gözüken bir masa ve köşede orta boyda bir yatak vardı.

Elias işinin olduğunu ve biraz ayakta kalacağını söyleyerek yata gidip uyumamı söyledi. Ben de dediğini ikiletmeden yatağa girdim çünkü yarın kalkınca Artrix'le yüzleşmek için yeterince dinç olmak istiyordum.

Terlemediğimden üzerimdekileri değiştirmekle uğraşmadan bir çadır için yeterince yumuşak olan yatağa yüzüstü atlayıp gözlerimi kapadım. Karanlığın beni içine alması uzun sürmedi.

***

Sabah beklediğimden de dinç kaldım. Yatakta yan tarafıma baktığımda yatağın o tarafının hiç bozulmadığını fark edip kaşlarımı çattım. Elias bana önceden yatmamı söylemiş ve ses çıkarmamıştım ama sonradan geleceğini düşünmüştüm. Belli ki gelmemişti.

Yanağımda bir sızıyla doğrulup etrafa bakındım ama çadırın içinde de yoktu. Bir an için çok geç kalkığımı düşünüp panikledim ve yataktan fırladım. Çadırın girişine koşup çadırın kapısı olarak sayılabilecek örtüyü kenara çektim.

Etrafta askerlerin koşuşturduğunu fark edince geç kalmadığımı anlayıp rahatladım. Geç kalsaydım askerlerin yarısı burada ve telaş içinde olmazdı. Muhtemelen şu an Artrix'le olan görüşme için telaşlılardı.

Tam Elias'ı aramak için ilerleyecekken çadıra doğru geldiğini gördüm. Hemen yüzünü inceledim ve çok hafif belli olan, dikkatli bakılmazsa görülmeyecek göz altlarını fark ettim. Gece muhtemelen uyumamış, bütün sorunlarla ilgilenmişti.

Elias beni girişte görünce adımlarını hızlandırdı ve kısa sürede yanıma ulaştı. Elinde bir tepsi vardı ve tepside de iki kişilik kahvaltı vardı.

"Ben de tam seni uyandırmaya geliyordum. Pek vaktimiz yok o yüzden biraz hızlansak iyi olacak."

Başımı onaylar şekilde salladım ve içeri geçip masanın yanındaki sandalyeye oturdum. Elias tepsidekilerin yarısını önüme koyup kendi sandalyesine oturdu. Önümde bana yetecek kadar büyük bir parça ekmek, kokusundan keçi sütünden yapıldığı belli olan bir peynir ve doğal olduğu anlaşılan bir tereyağı vardı.

GRANDÜŞES'İN İMTİHANIWhere stories live. Discover now