Kül/14

18.1K 1.2K 232
                                    

Az önce açtığım şarkının sesini kısıp yatağımın örtüsünü kaldırdım. Geceleri uyumadan önce açıp bir şeyler dinlemenin bana iyi geldiğini fark etmiştim. Bu yüzden uyumadan rastgele şarkılar açıyordum. Beni bu koca evde daha az yalnız hissettiriyordu. Gerçi artık bir hafta öncesine kadar bile daha az yalnız hissediyordum. Alp, Deniz Hanım ve Semih Bey sayesinde.

Yalnızlık değil de beni kötü hissettiren duygu yabancı hissetmekti. Bunu sonunda anlayabilmiştim. Duyguları, yüz ifadeleri ve mimikleri artık daha iyi tanımlayabiliyordum. Bu bir yandan iyiyken bir yandan da kötüydü. Çünkü insanların yüz ifadeleri ve hareketleriyle bana hissettirebilecekleri onca felaket hissin artık bilincindeydim.

Mesela Utku her akşam yemeğinde artık Alp'in ailenin içine daha çok girmesi, hep yanımda oturması ve kendi tabağından önce özenle bana tabak hazırlamasına tiksinti ile bakıyordu. Onun benden tiksinmesi ise ben de utanç duygusunu uyandırıyordu. Utku yüzünden kendimden utanmayı öğrenmiştim.

Görkem'in, Deniz Hanım'ın bana her sevgi ve merhametle ilgilenişinde attığı bakış ise nefretti. Annesinin pankekini çöpe döktüğüm günden beri bana bu bakışı atıyordu. Onun nefreti benim üzülmeme sebebiyet veriyordu. Kendimi açıklamaya ihtiyaç duyuyordum. Ama bunu da yapamıyordum. Bu yüzden sadece derin bir iç çekişle kalıyordum.

Pars hissizliğin sembolüydü. Yaralansam gelir pansumanımı yapardı ama canımın acısını anlar mıydı, bilmem. Gerçi bu evde kimse beni anlayamazdı. Benim yaşadığım hayat ile onların ki arasında dağlar kadar fark vardı çünkü.

Çağın ise bana hayal kırıklığı hissettiriyordu. Onun benim hakkımda umursamaz oluşu bana bu duyguyu yaşatan şeydi. Çünkü ilk geldiğim zaman ona karşı içimde bir ilgi vardı. Bir yerde gözün hep birini arar ya, ona güvenirsin. Çağın benim için o kişiydi. Belli bir zamana kadar en azından. Çünkü artık beni yok sayıyordu.

Alp kapıyı çalıp içeri girdiğinde gülümseyerek ona yanımda yer açtım.

"Saye," diyerek seslendikten sonra, arkasına gizlediği elini çıkardı. "Bak ne getirdim!"

Elinde salladığı kitaba baktım. Sütlerden sonra sırada bu mu vardı?

Alp gerçekten gösterdiği gibi biri değildi. Çocuksu bir heyecan ve ilgiyle durmadan benimle ilgileniyor, her gün benim bu dünyayı yeniden keşfetmemi ve öğrenmemi sağlıyordu. Koca evde bir onun yanında rahatlıyordum.

"Bugün beraber masal okuyacağız." dediğinde güldüm. Gözleri hiç kaçırmadan beni izlerken kaç gündür her gülümsediğimde bunu yaptığını fark edip utanıyordum. Sanki gülüşüm dünyada ki en garip șeydi.

Yanıma gelip yatağıma oturduğunda sığamamış olacak ki bir bacağı dışarıda kalmıştı. Biraz kayıp ona daha fazla yer açtım. Alp bunu görünce birden yapmak istediği başka bir şey varmış gibi nefesini bıraktı. Yatağıma iyice yerleşip sırtını yatak başlığına yasladı. Ardından birden bire kendimi onun kolunun altında buldum. Beni kendine doğru çekmişti. Omzumdan sarkan koluna bakarken yutkundum. Resmen nefesimi tutmuştum.

Alp de boğazını temizleyerek benden gözlerini kaçırmış ve bana neredeyse sarılan o değilmiş gibi davranmıștı.
Birbirimize temas etmek sanırım ikimize de garip gelen bir şeydi hâlâ. Bu benim için normal olsa da onun da bunu anlayıp çekingen kalması şaşırtıcıydı.

Yanında getirdiği masalı okurken gerçekten merak ederek dinlemeye başladım. Daha önce hiç masal dinlememiş ya da okumamıştım. Bu yüzden hevesliydim. Alp de yapamamış olduğum her şeyi tek tek yapıyordu.

Bir hafta önce bu konuyu konuştuğumuzda, geçmişim hakkında çok huzursuz hissettiğini ve henüz öğrenmeye hazır olmadığını söylemişti. Ben de anlatmaya hazır değildim. Hiçbir zaman da hazır olacağımı düşünmüyordum zaten.
Bu yüzden ikimizde bu konuyu kapatmıştık.

Kül/Gerçek AilemWhere stories live. Discover now