Kül/38

16.5K 1.6K 411
                                    

Ellerime takılan kelepçelere göz devirirken kel uzun boylu ve nemrut suratlı adam beni saçlarımdan tutarak ayağa kaldırdı.

Gözlerimi kapatırken asla acıya dair bir ifade vermedim ona.

Kelepçeden sonra bileklerime doladığı zincirle işini garantiye almaya çalışması komikti. Sanırım beni ve kapasitemi yeteri kadar bilmeyen birileriyle karşı karşıyaydım. Bu beni oldukça rahatlattı.

Aslında bizi takip ettiklerini anladığım anda Kuruluş'tan olmadıklarını da anlamıştım. Çünkü karda yürür ama izimizi belli etmezdik.

Yine de içimde küçük bir korku vardı işte. Şimdi bundan da kurtulmuştum. Adam zinciri sertçe dolarken tutunamayarak ona doğru yalpaladım. Kafam adamın omzuna çarparken tutunmaya çalışır gibi ceketine asıldım. O beni geriye itene kadar elim ceplerinin içine sızmış ve istediğini almıştı bile.

"Düzgün dursana lan o*uspu!" Diyerek beni geriye ittiği anda yüzüne tükürdüm. Elini yüzüne kapatarak beni bırakıp yüzünü silerken bu andan istifade ederek elime aldığım telefonu arka cebime sıkıştırdım. Üzerimde kalçamı kapatan bir tişört olduğu için kısa bir zaman dilimi için olsa da dikkat çekmemesini umuyordum.

Yüzünü elinin tersiyle sildikten sonra yanağıma inen tokatla kafamı yana eğdim. Bu adama dersini vermeden gidersem üzülürdüm.

Bir iç geçirerek kafamı kaldırıp önüme döndüğümde bana gıcık olduğunu biliyordum.

Bu sırada açılan kapı ile bir iki adım geriye giderek açılan kapıdan giren kişiye döndü.

İşte o an ben de bir şok geçirdim. Dehşet çukuru beni içine çekerken yutkunmak elimden gelen tek şey oldu.

"Lütfen! Yalvarırım yapma! O-o benim ailem! Yapma!"

Kurbanımın gözlerine bakarken bağlı bir şekilde bana yalvaran adamı dinlemiyorum.

"Ne istersen yaparım!" duymuyorum. Sadece karşımda sessizce göz yaşlarını döken kadına bakıp iç geçiriyorum.
Elimde ki bıçağı rahmine sapladığımda önce bir çığlık duyuluyor. Arkamda ki adam haykırıyor.

"Dur! Yalvarırım dur! Onun bir suçu yok!"

Kız delicesine ağlıyor. Bıçağı çıkarmıyorum. Bunun yerine kenarda ki masaya sapladığım diğer bıçağı alıp parmağımın ucunu keskin yüzeyinde gezdiriyorum.

Adamdan sadece bir cümle bekliyorum. Eğer onu duymazsam durma iznim yok.

O ise bana sadece,"Lütfen!" diyerek yalvarmaya devam ediyor. Belki de ona söylemesi gereken cümleyi fısıldamalıyım. Ne yazık ki konuşamıyorum. İşaret dili ya da mors alfabesini biliyor mudur? Bilse bile kameranın açısından çıkmam yasak.

Umarım bir an önce söylemesi gerekeni söyler.

Başka bir şey söylemiyor. Daha fazla oyalanamam. Adamı kışkırtmak için devam etmeliyim. Bıçağı elimde bir tur çeviriyorum. Kadın daha şiddetli ağlıyor. Tamamen kan içinde.

Bıçağı onu öldürmeyecek bir yere saplamak istiyorum ama öleceği zaten belli. Adam da bunu farkediyor mu? Yoksa ben mi ölü bir kadının gözlerinden anlıyorum?

Adamı biraz daha oyalayıp kadın ölmeden önce ağzından itaat edeceğine dair sözleri duymam gerekiyor. Bu yüzden bıçağı kadının bacağına saplıyorum. Tam bu sırada adam da bağırıyor.

Kül/Gerçek AilemWhere stories live. Discover now