0.8

21 3 3
                                    

Rory: Birinci kısım.
                                
"İlk karşılaşma"

Kütüphanenin arka bahçesinde elimde bir kahve ve romanla otururken apar topar koşarak bahçeye giren birine ilişmişti gözlerim. Sert çene hattı, kızgın bakışları, dağınık saçları ve tişörtünün üzerine geçirilmiş deri ceketi ile etrafına bakınıyordu. Masada duran bir kız ve erkeğe ilerledi. Bağırmaya başladı. Kitabı bırakıp olanı biteni izlemeye başladım. "Sen bunu bana nasıl yaparsın?" demişti kıza. Kızgın bakışları büyük bir hayal kırıklığını taşıyordu karanlık gözlerinin gölgesinde. Kız utanmazca ayağa kalktı. "Sıkıldım" dedi sadece. O dağ gibi çocuk tek sözüyle yıkıldı. Ayaktaydı ama yıkılmıştı işte. Sessizleşti. Sinirli suratı yok oldu. Arkasını döndü. Yavaş adımlarla bahçenin çıkışına ilerledi. Tek bir sözü bile yoktu kıza karşı. Kendimi durdurmadım. Durduramadım belki de. Kalktım peşinden. Koştum. Şapkamı taktım. Gidip sarıldım sırtından ona. Durdu. Dönmedi ama arkasını... Belimdeki ellerime eğdi kafasını. Sonra bir hıçkırık duydum. Dağ gibi çocuk hıçkıra hıçkıra başka bir kız için ağladı. Ben de arkasından sessizce göz yaşı döktüm. Hiç tanımadığım bir adamın acısı için ağlıyordum. "Teşekkür ederim" diye bir ses sktı kulaklarıma doğru. Sırtına değen yüzümü çekmeden kafamı salladım. Sonra bıraktım onu. Arkasını dönmedi. Ben de dönsün istemedim. Gitti. O beni son bırakışı sandım.....

Ege: Böyle mi tanıştık? Sonra nasıl buldum seni? Ya da sen mi buldun beni?

Rory: O başka bir günün konusu.

EGOWhere stories live. Discover now