1.2

19 3 1
                                    

Rory: Hiç mi bir şey hatırlamıyorsun hala?

Ege: Üzgünüm.
Deniyorum.

Rory: Beşinci kısım.

"İlk öpücük"
O günden sonra sürekli Egeyle görüştüm. Konuştum. Güldüm. Eğlendim. Birlikte Parise gitsek neler yaparız onu bile hayal ettik. Bir sürü şey planladık. Şimdi bir lunaparkta hızlı trene doğru adımlıyorduk. Bileğimden tutup beni durdurduğunda Egeye döndüm." Önce dönmedolaba binelim" o bana böyle bakarken isteğini kıramazdım. O yüzden yönümüzü değiştirdik. Dönme dolaba gittiğimizde Ege jetonları vermek için adamın yanına ilerlerken ben de yerime oturdum. Birkaç saniye sonra Ege de yanımdaydı. Dönme dolap çalışmaya başladığında birbirimize baktık. O gülümsedi. Ben de gülümsedim. Neredeyse 8 ay olmuştu. Onu ilk gördüğümden beri. Birkaç ayı hiç görmemiştim. Ama kalan aylarında da hiç ayrılmamıştık. Dönmedolap tepede zınk diye durduğunda şaşkınlıkla Egeye baktım. "Ege biz en tepedeyken dönme dolap durdu!" şaşkınca söylediğim cümle Egeyi durdurdu. "Belki bir işarettir bu" dediğinde gözlerine baktım. Ne demeye çalıştığını anlamıştım. Dudaklarımı yalarken yutkundum. Böyle bir anı hiç hayal etmemiştim daha önce. Ne hayal edersem edeyim, şu an hissettiğim kadar güzel, mutlu ve heyecanlı olmazdı da zaten. Ege gülümseyerek biraz öne eğilip bana yaklaştığında bende hafifçe ona yaklaştım. "Evlenmeden olmaz" şaşkınca bana baktığında kıkırdayarak dudaklarımı dudaklarına dokundurdum. Ensemden tutup dönme dolap tekrar hareket edene kadar bırakmadı beni. Ben de onu bırakmadım. Bir daha da hiç bırakmazdım. Bırakmadım da. Ben Egemi bırakmadım. Bırakamam.

Ege: Her kısımın sonunda hissettiğim şey ne bilmiyorum ama ağlıyorum... Ben böyleysem sen nasılsın Pera. Özür dilerim.

Rory: Artık önemli değil.
Benim Egem artık yok...

EGOWhere stories live. Discover now