10.bölüm

54 12 5
                                    

🖤
Talha hala yanımdaydı ve ortamdaki gerginliği sezince bana döndü. "Ben sınıftayım. Sen de gecikme."

"Uzun sürmez merak etme."

Talha uzaklaşırken tekrar Ateş'le göz göze geldik. Ama ağzını açıp tek kelime etmiyordu. Sıkıntıyla nefes aldım. "Sanırım beni bekliyordun."

"Bu kapıda daha önce başka birini beklemedim hiç."

"Ah evet haklısın. Oyununuz gereği hep beni beklerdin sen. Ee şimdi konu nedir?"

Başta soktuğum lafyan ötürü biraz bozulsa da üzerinde durmadı. Sanırım haklı olduğumu bildiğinden...

"Seni defalarca aradım. Evinizin oraya geldim. Ama ogün sen beni öylece bırakıp gidince sana zaman vermemin doğru olacağını düşündüm. Niyetim bugün seninle konuşup pişman olduğumu anlatmaktı ama sen böyle bambaşka biri gibi gelince şaşırdım. Ne söylemem gerektiğini unuttum."

"Söylemen gereken hiçbirşeyi zamanında söyleyemedin ki sen Ateş. Şimdi de söyleme. Çünkü o kadar geç kaldın ki..."

"Zehra..."

"Bak...Atlatması zordu ama başardım. Gerçekten yaptıklarınız umrumda değil artık. Hatta belki de size teşekkür etmeliyim. Ogünden beri herşey çok değişti. Özellikle de ben...Eskiden yapmaya cesaret edemediğim şeyleri yapabiliyorum artık. Ve mutluyum en önemlisi. Hayatta keyif aldığım herşeyi yapıyorum şuan. Hayat bazen bitti dediğin yerden başlar derler. Tam olarak onu yaşattın bana. Teşekkür ederim ve bu teşekkürde samimiyim."

Ben konuştukça daha da pişman olmuştu sanki. Gözlerindeki ifade git gide büyüdü. O kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım ki, gözlerinde gördüğüm o ifade gram etkilemedi beni. Ben daha birkaç hafta öncesine kadar aşıktım bu adama ve şuan hiçbir his barındırmıyordu içimde. Ne pişmanlığı umrumdaydı ne üzüntüsü. Hepsi sahte, hepsi oyundu sanki hala. Belki de gerçekten öyleydi bilmiyorum...

Ateş'e başka söz hakkı tanımadan sınıfa girdiğimde peşimden gelip kolumu tuttu. "Aşıktın hani bana? Bukadar çabuk bitmiş olamaz."

"Neden? Gurursuz birine mi benziyorum ordan bakınca? Yaptıklarından sonra hala sana karşı aynı aşkı hissedebileceğime inandın mı gerçekten Ateş?"

Tüm sınıf şuan susmuş bizi izliyordu ama ne Ateş'in ne de benim umrumda değildi. Sadece göz ucuyla gördüğüm yüzler bir dizinin en heyecanlı sahnesini izliyor gibi bakıyorlardı.

"Aşkta gurur olmaz derler. Belki de aslında aşık değildin?"

Alaycı bir ifadeyle güldüm. "Beni kendinle karıştırma. Ben hissetmediğim bir duygunun peşinden gidip de kimseyi kandırmam. Sana da söylemiştim. Daha 9.sınıfa başladığım ilk gün gördüm ben seni ve ogünden beri hayrandım sana. Sonra da aşık oldum ama hiçbir zaman umudum yoktu bize dair. Hep içimde yaşadım. Ama sen oyunlarınla içimde sakladığım duygularımı özgür bırakmamı sağladın. O kuşları özgür bıraktın bırakmasına ama o kuşların kanatlarını da yine sen kırdın. Yerde çırpınıp dururlarken ben yeniden iyileştirdim onları. Bu kez aşkla değil, hayallerle iyileştirdim. Geleceğe dair umutlarımla iyileştirdim. Ve o hayallerde, o umutlarda sen yoktun. Şimdi lütfen git ve bir daha sanki bana gerçekten aşıkmışsın gibi davranıp daha da çirkinleşme. Uzak dur benden."

Sırama yerleştiğimde o yöne bakmasam da yanıma oturan Talha'nın dediğine göre hala aynı yerinde durmuş bana bakıyordu Ateş. Bakmadım...Çünkü gözlerinde gördüğüm, yalan mı gerçek mi bilemediğim pişmanlık duygusu insani yanıma baskı yapıp gardımı indirmeye zorluyordu beni. Hala aşık olduğumdan değildi, sadece karşımda üzgün duran birine karşı katı duramamak benim huyumdu işte. Birisi karşıma geçip ağlasa, kim olduğuna bakmadan oturup onunla ağlayabilecek bir karakterim vardı malesef. İşte Ateş de bu duygusal yönümü kullanmıştı kaç ay boyunca.  Şimdi de aynı şeyi yapmasına izin vermeyecektim.

Yalnız Çiçek Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu