10- Beni hiç bırakma

39 1 0
                                    

"Aşkım. Neredesin?"

Uzun ipeksi saçlarını savurarak sevdiği adamı evin içinde arayan güzel kadın, sevgilisini odalarında bulunca çocuk gibi sevinerek koşarak gelip arkadan sarıldı. Onu canından çok seviyordu. Yemin etmişti. Doruk'tan başka hiç bir erkek kalbinde yer almayacaktı. Rüya, sevgilisinin cam mavisi gözlerine deli gibi aşıktı.

"Beni hiç bırakma."

Genç adam biricik güzel kadınının gözlerinin içinde kaybolmuştu. Saç telinden kirpiğine kadar tutkundu bu kadına. Aynadan her an ağlayacakmış gibi baktığı güzel kadınının gözlerinden gözlerini çekip ona doğru döndü.

"Bizi ölüm bile ayıramayacak."

Aşık olduğu ipeksi saçları değerli bir mücevhermiş gibi okşayarak güzel kadınının alnına tutku dolu bir öpücük kondurdu.

"Bizi ölüm bile ayıramayacak."

...


Zorlukla tezgaha tutundu. Titreyen ellerini zorlukla kaldırıp tenini yakan göz yaşlarını silip kendini toparlamaya çalıştı. Tencereyi çıkarıp yağ döktükten sonra ocağa koydu. Sebzeleri doğrarken aklına itiraf ettiği o gün gelmişti. O hep gururlu biri olmuştu. Gururundan asla taviz vermemiş hep kuyruğunu dik tutmuştu. Fakat bu böyle sürüp gitmemişti. En yakın arkadaşına aşık olmuştu. İlk kez bir erkeğe itiraf etmiş, kalbinin kapılarını açmıştı. Fakat sırf duygularını açıkladı diye böyle bir muameleye maruz kalması acımasızlıktı. Hala aklındaydı. Unutamamıştı. Nasıl unutabilirdi ki. Her hatırladığında kalbinden bir parçanın kopup gittiğini hissediyor, kahroluyordu.

Görüş alanı bulanık olunca gözlerini kapatarak göz yaşlarının akmasına izin verdi. Birden keskin bir acının işaret parmağından başlayıp tüm vücuduna hızlıca yayıldığını hissetti. Acıdan sızlayan göz kapaklarını bir daha kapattı ve tenini kavuran göz yaşlarının, tenini yakarak akıp gittiğini hissetti. Nefesi kesildiğinde dudaklarını hafifçe araladı. Pekala, artık hasta olmaya da başlamıştı. Ama hasta olmaması gerekirdi. Yoksa Doruk'la kendisinden başka kim ilgilenirdi.

Sızlayan göz kapaklarını zorlukla araladı. Bakışlarını sol elinde gezdirdiğinde işaret parmağının kana bulandığını fark etti. Biraz derin kesmişti. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarından. Ağlayarak elini suya tuttu. Fakat su kesikten gelen kanı çoğaltınca elini suya tutmaktan vazgeçip kanlı eliyle aceleyle peçete aradı. Dolapları yer yer kan iziyle lekelemişti. Fakat bu umurunda olmadı. Yırtılan peçeteyi kanayan parmağına sarmaya çalıştığında ocaktan sesler gelmeye başlamıştı. Ocaktaki tencereye koyduğu yağ yanmış alev almak üzereydi. Yırtık peçeteye sardığı parmağını umursamadan koşup tencereyi aldı ve o an ki panikle musluğu açıp altına koydu. Bu kızgın yağın alev almasına neden olmuştu. İyice panikleyen Ardin salonun bir köşesinde duran yangın söndürme tüpüyle çıkan yangını telaşla söndürmüş yangının büyümesini önlemişti. Biten tüpü yere attığında hıçkırıklara boğularak tutunacak yer aradı. Sanki bacakları tutmuyor onu artık taşıyamıyordu. Sertçe yere düştüğünde boğulurcasına ağlamaya başladı.

Doruk'un dalıp gittiği düşüncelerine sert bir şeyin yere düşme sesi bölmüştü. Aşağıda Ardin vardı ve kendisine çorba yapacaktı. Telaşla odasından çıkarak merdivenlere koşturdu. Aşağıya indiğinde yoğun bir yanık yağ ve is kokusunun genzini yaktığını burnunu ise tıkadığını hissetti. Salonun her yeri duman olmuş göz gözü görmüyordu. Panikle mutfağa koştu. Mutfak yanık yağ ve is kokusuyla dolmuştu. Musluk açıktı. Altındaki tencere ise yanmış kapkara olmuştu. Yanan sadece tencere değildi. Mutfak dolaplarının küçük bir kısmı da yanmıştı. Nefesinin tıkandığını hissederek öksürdü. Yerde duran yangın tüpü ve krize girmiş Ardin'i fark edince paniği büyümüştü. Yırtık bir peçeteye sarılmış kanlı sol elini ağzını kapamış hıçkırıklarını durdurmaya çalışıyordu.

SAPLANTI / BİR AŞK HİKAYESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin