27.Bölüm: Zor aşk

14 2 0
                                    

(Geçmiş)

"Ha siktir! Ya oğlum, ben bu şarkıyı ne zamandır arıyorum biliyor musun, of ya!"

Doruk elindeki Ardin'in telefonunu müzik setine bağlamış ve şarkıyı açmıştı. Şarkı çalmaya başladığında sevinçle zıplayan Doruk, sonrasında bardağına doldurduğu birasıyla dans etmeye başlamıştı. Koca bir bardak birayı mideye indiren Doruk, kendini şarkının ritmine fazla kaptırmıştı. Karşısında kendine aşık bir erkeğin olduğunu bilmediğinden, rahatça kıvrak hareketler sergiliyordu. Nerden bilebilirdi ki, tek arkadaşının kendisine aşık olduğunu?

"Ya oğlum mükemmel bu ya. Keşke Rüya'm da burada olsa."

Ve tabiki de arkadaşının sinirle tıslamasını duymamıştı.

Özgürce sallanan kalçalar, şarkının ritmine kapılmış dalgalı saçlar ve o bu aralar her daim görünen beyaz dişler Ardin'i fena zorluyordu. Her hafta sonu yaptıkları gibi bu hafta sonu da içiyorlardı ve bugünü farklı kılan tek şey Rüya'ydı. Ardin'in kabusu.

Kalçaların daha fazla sallanmasına dayanamayan Ardin, tam Doruk'a katılmak üzere ayağa kalkacaktı ki, duyduğu sesle duraksadı.

Doruk! Aşkım! Ben geldim."

Şarkının ritmine kapılan Doruk, sevdiği kadının sesiyle kendine gelmişti. Nasıl gelmesindi ki?

"Gel bebeğim. Katıl bana."

Saçları ipek gibi yumuşak olan genç kız saçlarını savurarak Doruk'a katılmıştı. Zaten zor olan okul kendisini bir hayli bunaltırken, kaçışı sevdiği erkeğinde buluyordu.

Bu arada Ardin, elindeki boş bira bardağıyla, gözleri kıpkırmızı, sevdiğini ve onun sevdiği kadının sevişir gibi dans etmelerini izliyordu. Zaten mutlu olan Doruk sevdiği kadının kendisine katılmasıyla daha da mutlu olmuştu.

Doruk'un şarkının ritmiyle genç kıza sürtünerek dans edişini ve arada dillerini de katarak öpüşmelerini gözündeki yaşıyla, sıkılı yumruğuyla bir süre izlerken bilmem kaçıncı kez öldüğünü hissediyordu.

Zordur aşık olmak. Hele de; en alakasız ve imkansız bir kişiye, bir erkeğe aşık olmak daha da zordur. Bir de bu kişi en yakın arkadaşınızsa.

...

Ardin kendine geldiğinde tir tir titrediğini fark ederek ayağa kalktı. Hala kulaklarında çınlayan o şarkıyı duyabiliyordu. Hiçbir suçu olmadığı halde Nicky Jam'den de, o şarkısından da ölesiye nefret etmişti. Benzerlerinin de yaşandığı o günü asla unutamamıştı. Sevdiğini bir başkasının kollarında görmek bu tarifi imkansız bir şeydi. Yaşayanın anlayabileceği bir durumdu.

Düşüncelerinden sıyrılmayı deneyerek toz olan üstünü başını silkeledi. Tam Doruk'u kontrol etmek için hastaneye doğru ilerleyecekti ki, ilerde iki hemşirenin birbirleriyle tartıştığını fark ederek duraksadı. Yolunda gitmeyen bir durum söz konusu olmalıydı. İçine düşen kurtla, sakin olmaya çalışarak, hastaneye doğru koşmaya başladı.

...

Fena halde canı sıkılmıştı. Bu odada daha ne kadar yatacaktı? Üstelik neden bu hastanede yattığını bilmedigi gibi, kimse ona hiçbir şey söylemiyordu. Kimdi? Kimin nesiydi? Hiçbir şey bilmiyor, hiçbir şey hatırlamıyordu. Sanki birisi zihnini boşaltmış gibiydi. Bomboştu.

"Ne oldu bana?"

Çaresizce fısıldadı. Bir an içinde bir yerlerde derin bir üzüntünün var olduğunu hissetti. Bu nedenini bilmediği derin üzüntüye bir anlam verememişti.

SAPLANTI / BİR AŞK HİKAYESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin