16. Bölüm: Kriz

12 2 0
                                    

Karanlık dünyayı aydınlatmaya çalışırken o karanlık dünyanın daha da kararması... Bu mümkün olabilir miydi? Karanlık dediğimiz şey daha ne kadar kararabilirdi ki? Karanlık dediğimiz şey ışığın olmaması mıydı? Yoksa ışığın daha önce hiç olmamış olması mıydı? Yada daha önce var olan ışığın sönmüş olması ve bu ışığın bir daha hiç bir şekilde yanmayacağını bilmek miydi?

Umut ne demekti? Neden insanlar umut ederlerdi? Umutsuz insan yaşayabilir miydi? Nefes almayı başarabilirler miydi? Yada nefes almayı unuturlar mıydı, umut denen şey olmadığında? Umut yok olduğunda bir insan nefes almayı unuturdu. Nefes almayı unutan insan ne yapardı? Doğru bildiniz. Cevabı bu kadar basit. Ölüm. Işığını kaybetmiş yada ışığı sönmüş her insan şu an Doruk'ta da olduğu gibi ölürdü. Ama bu öldükten sonra mezara giren türden bir ölüm değildi. Yaşarken ölmek. Bunu yaşamayan anlayamazdı.

Var gücüyle haykıran, saçlarını yolan ve koparan, gözleri kıpkırmızı, yakışıklı yüzünün her yeri yara bere içinde olan Doruk, sokak ortasında bağırırken gecenin on iki olmasına rağmen meraklı kalabalığın doldurduğu sokak neredeyse trafiği tıkamak üzereydi. Gelen geçenler ah vah edip geçip giderken gitmeyenler dedikoduya başlamıştı bile.

"Kriz geçiriyor."

Kumral uzun boylu bir genç yerde kendini kaybetmiş olan gence yarı üzüntü yarı sinirle bakarken cebinden telefonunu çıkarıp polisi ve ambulansı ararken yanındaki orta boylu kumral arkadaşı ise haber kanallarına vermek üzere kameraya çekmekle meşguldü.

"Durun yaklaşmayın! Saldırabilir!"

Polisi ve ambulansı arayan genç Doruk'a yaklaşmaya çalışanları ikaz ederken kalabalığın bir kısmı saatin gecenin yarım olmasıyla dağılmıştı. Kalanlar ise yerde saçlarını yolup yüzünü tırmalayan perişan haldeki Doruk'u hala sinema izler gibi izliyordu.

"Aman tanrım Doruk bu!"

Rüya'nın okuldan bir arkadaşı olan Sevgi, az ilerde kendisini bekleyen sevgilisinin sert bakışlarına aldırmadan, yerdeki kendini kaybetmiş olan Doruk'u acıyla izlemeye devam etti.

"Kız orospu gelsene şuraya. Ağaç ettin beni burada."

Kızı beklemekten sıkılmış olan genç adam sevgilisinin yanına gelip götürmek üzere kolundan çekecekken kızın yerdeki bağıran acı içerisindeki Doruk'u göstermesiyle olduğu yerde kalakalmıştı. Tanıyordu bu çocuğu. Okula Sevgi'nin yanına geldiğinde Doruk ve Rüya ile grup olurlar kafelere vakit geçirmeye giderlerdi. Şimdi onun bu hale gelmiş olması onu çok şaşırtmıştı. Korkuyla sevgilisinin koluna yapışıp çekiştirdi.

"Gidelim."

"Sende Ardin'in numarası olacaktı.

"Bakarız. Bakarız. Yürü."

...

"Doruk! Neredesin! Doruuuk!!"

Sokak sokak Doruk'u arayan Ardin delirmiş gibiydi. Kah ağlıyor kah gülüyordu. Sinirleri fena halde bozulmuştu. Işıkları sönmüş dar bir sokağa girdi. Aceleyle bir sağa bir sola bakarken içerisinde iki üç kişinin temizlik yaptığı kahvehanede açık kalmış olan büyük LCD televizyondaki yayınlanan bir haber kanının donmasına sebep olmuştu. Haberde genç bir delikanlının sokak ortasında sinir krizine girdiği yazıyordu. Amatör çekim yapan kişi Doruk'u her açıdan çekmişti. Yerde acı çeken perişan haldeki Doruk'u gören Ardin büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu.

Aşık olduğu adam perişan bir vaziyetteydi. Kalbinin canını yakarcasına attığını hissederken ayaklarını hareket ettirmeye çalıştı. Fakat başaramadı. Donup kalmıştı. Doruk'un bir iki saat önceki mükemmel gülüşü gözünün önüne gelirken tüm gücüyle koşmaya başladı. Göz yaşları görüş alanını kapatırken az daha yerdeki bir taşa takılıp düşüyordu. Yalpalayarak koşmaya devam ederken büyük caddeye döndü ve koşmayı sürdürdü. Az ilerde iki üç kişinin yerdeki bir adamı izlediğini gördüğünde tüm gücüyle oraya koştu. Bomboş sokaktaki korkutucu karanlık canını daha çok yakarken can havliyle yerde tir tir titreyen göz bebekleri yok olmuş olan Doruk'un başını kucağına alıp ağlamaya başladı. Hıçkırıklara boğulurken Doruk'tan acı bir çığlık yükseldi. Eliyle hıçkırıklarını bastırmaya çalışırken yara içindeki kolu eline aldı. Tırnak izlerinin göründüğü yaralı kolu göğsüne bastırırken uzaktan ambulansın acı çığlığı duyuluyordu. Ağzından kanın sızdığı Doruk'u zapt etmekte zorlanırken, yaklaşan ambulanstan çıkan acil müdahale ekiplerinden biri başını yere sertçe vuran Doruk'un morarmış yaralı koluna bir iğne yaparken, diğerleri sedyeye taşıyorlardı.

SAPLANTI / BİR AŞK HİKAYESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin