1.7

52 9 23
                                    

"Hep bu Jimin yüzünden, kanıtlarım var Yoongi nolur bizi sal."

"Sus bak konuşma, benimle muhattap olma eve kadar. Önümden yürü." Yoongi kafeye aniden dalıp sıkıntı çıkmasın diye olabildiğince çabuk bizi kovaladı. Şimdi de barınaktan aldığı boynu bükük üç fukara köpek gibi bizi önünden yürütüyordu. Eve gidince bize dere tepe düz kayacaktı.
"Yoongi benim ne suçum var? Planı bile bilmiyorum daha, merakımdan oturdum masaya." Taehyung bile Yoongi'nin bakışlarından korkmuştu, kendini kurtarmak için benim tek suçum merakımdır baba isimli performansını sergilmeye başladı.
"Sus ve yürü Taehyung. Bu kıvırma performansını evde bir tarafınıza zil takınca gösterirsin."

El mecbur biz önde Yoongi arkada eve vardık. Jimin'den tek kelime çıkmıyordu. Hepimiz geriye çekildik ve Yoon cebinden anahtarıyla kapıyı açtı. Tek çevirişinde açılınca duraksadı. Belli ki kapının kitli olması gerekiyordu.
"Hoseok bugün gece mesaisinde değil miydi? İşinin daha bitmemiş olması lazım, evde kim var lan o zaman?" Yoongi'nin sorduğu soruyla hepimiz bir tur gerilip birbirimize bakındık. Kapının önünde dikilmiş birimiz cesaretle içeri girsin diye bekliyorduk. Hırsız falan varsa siksen girmem o eve bir daha.
En sonunda yine dayanamayıp içeri dalan Yoon oldu. "Burası benim evim amına koyim! Hırsız varsa bile o korksun ben değil."
Yoon ilerlerken 3 koca adam götüm götüm arkasından gidiyorduk. Sonunda görüş açımıza salon girince hep birlikte rahatladık. Tanıdık bir yüz görmenin sevinciyle hepimiz gülümsedik ama bu sevinç çok kısa sürdü.
Kucağında 1.5 yaşındaki oğluyla bizi ziyarete gelen Hoseok'un ablası Jiwoo bize bakıp kocaman sırıttı. O kucağındaki nedir abla bir çuval un mu demek istedim bir an. Küçük bir çocuk olmasındansa un çuvalı taşımasını diledim içimden. En azından ekmek pişirirdik amk.

"Ayyy çocuklar sizi nasıl özlemişim." Sakince eğildi kucağındaki uzaylıyı yere bıraktı. "Haru, git annecim hadi biraz da abilere saldır... pardon sarıl diyecektim." Küçük çocuk resmen vur emri almış alman nazi subayı gibi üzerimize koşarken ne yapacağımızı şaşırdık.
Dizlerimin üzerine çöküp lütfen soyumuzu kırma küçük nazi, bizden sabun yapma diye yalvarma fikri işe yarar gibi gelse bile çok kısa sürdü. Ama nafile bir kaybedişle sustum, küçük Haru ilk Jimin'in dizlerine saldırdı.
Yoon fırsattan istifade kenara kaçıp evimizde dikilen genç kadına hoş geldin konuşması yapmaya başladı.

"Hayır Haru, gel sarılalım ısırma dizimi, HARU MINCIKLAMASANA LAN BACAKLARIMI!" Jimin'den yardım feryatları çıkmaya başlamıştı bile. Acıyla kıvranan Jimin'e gülsem mi yoksa sıra bana geliyor diye gerilsem mi bilemediğimden dondum kaldım. Hepimiz Jiwoo'yu çok severdik aslında, bize uzun süre katlanabilen tek karşı cins oydu. Ama sonra bok varmış gibi doğurmaya karar verdi. Haru hayatına girdiğinden beri kadından köşe bucak kaçıyorduk.

"Haru nolur biraz sakinleş aslanım. Hadi git biraz Jungkook abinin ağzına sıç, git onun ellerini ağzına sok." Duyduğum sesle irkildim. Jimin'in beni hedef göstermesi hiç iyi olmamıştı. Haru, şeytanın bile içini titretecek bakışlarını bana çevirince çığlık atmak istedim. Bu garip uzaylı çocuk falan değildi ki, resmen Jiwoo ve kocası el ele verip deccali dünyaya indirmişlerdi. Saf kötülüğü üstümüze salmaktan ve vatana ihanetten yargılanmaları gerekiyordu.
Şişman boğumlu parmaklarını Jimin'in saçlarından çekip yere doğru inen Haru bana doğru koşmaya başladı. Tahminen sadece 10 cm olan bacakları beklediğimden daha hızlı bana doğru ilerliyordu. Kaderine teslim olmuş bir kurban misali gözlerimi kapayıp küçük teröristin bana saldırmasını bekledim. Fakat ne bedenime ne de ruhuma bir saldırı yapılmamıştı. Tekrar gözlerimi açtım.

Taehyung'un evde olduğunu bile unutmuş zihnim, onun ve Haru'nun minik bedeni yan yana görünce yeniden aktif hale geldi. Resmen önüme geçmiş ve dizlerinin üstüne çöküp minik şeytanla konuşmaya başlamıştı. Yüzümde istemsiz bir gülümseme belirdi.
Taehyung öyle sakin konuşuyordu ki sanki doğduğundan beri tanıyordu Haru'yu. Sonunda ikna edip aniden omuzlarına aldı. Minik ve tiz çığlıklar atan çocuk eğleniyor gibi duruyordu. Taehyung'un da yüzünde kocaman, kare bir gülümseme oluştu. Gözlerimi bu iki salaktan asla alamıyordum çünkü ne kadar uğraşırsak uğraşalım Haru asla bu şekilde tatlı olmamıştı bize karşı. Onları izlerken gülüyordum ama içimden bir ses 'madem böyle şeylerin vardı niye söylemiyosun köpek' şeklinde küçük çocuğa isyan ediyordu.
Gözlerimi biraz olsun onlardan ayırıp Jiwoo'nun imalı bakışları ile karşılaşınca yüzümdeki gülümseme silindi. Bir bana bir Taehyung'a bakarken pis pis gülüyordu. İçindeki annelik içgüdüsünden mi bilinmez ama ortamda ne olursa olsun hemen fark ediyordu.

Our Story/ tkWhere stories live. Discover now