1.8

49 8 9
                                    

"Yoongi mahalleye rezil olduk resmen çabuk bir şey yap. Bu ikisi her kimse içeri alalım. Dertlerini içeride çözelim." Jiwoo, kucağında ağlayıp duran Haru'yu sakinleştirirken sıkıntıyla konuştu.
Hoseok yeğenini ablasının kucağından alırken konuştu. "Merak etme sen yavrum, ilk kez rezil olmuyoruz biz bu mahalleye. Ama içeri almak mantıklı, en azından polis çağırmalarına engel oluruz." Daha cümlesi bitmeden çocuğu ablasına geri verdi. Dayı sevgisi bu kadar oluyordu herhalde. 3 saniye sürüyor...

Herkesin durumla ilgili kafasından farklı sesler çıkıyordu. 'Verelim bence, kellesini istiyorlarsa verelim' diyen bile oldu. Sonunda Taehyung dayanamadı ve hareketlendi. Dış kapıya kadar hızla ilerledi. Film izler gibi cama yapıştık. Haru bile sessizleşmiş merakla dışarı bakıyordu. Aslan parçası özünde bizden biriydi nasılsa. Çevrede olay varsa, kaos varsa 1.5 yaşındaki idsel beynine bile hakimiyet kuruyordu.

Kapıdan çıkar çıkmaz arkadaşlarının yanına ilerledi. Adının Seokjin olduğunu bildiğim adam Taehyung'u görür görmez lama şeklinde gerilip ayağına doğru tükürdü. Namjoon hemen aralarına geçip birbirlerine fazla yaklaşmalarına engel oldu. İşler giderek kızışırken bizim evden çıt çıkmıyordu. Şu an aramızdan biri ölse biraz ileri iter aramızdan elendiği için birkaç saniye yasını tutar yine kaosu izlemeye dönerdik. Böyle de kaosun köpeği insanlardık, evet.

Seslerini duyamadığımız için olayları tam çözemiyorduk ama Taehyung ne kadar sakin konuşuyorsa Seokjin o kadar sinirli duruyordu. Elleriyle evi gösterip durduğuna göre içeri girmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Ne kadar işe yarıyordu bilinmez. Herkes acaba içeri gelecekler mi merakına düşmüştü belki ama ben Taehyung'a zarar verir mi korkusuyla dikiliyordum camda. Gerçi en yakın arkadaşlar birbirlerine isteyerek zarar vermezlerdi orası ayrı.

Bir süre daha dil döken Taehyung'un hareketlerini izledik. Ve mucize gerçekleşti.
Namjoon arkadaşına daha fazla kıyamayıp evin kapısına doğru geldi. Yoongi koşar adım gidip kapıyı açınca dışarıdaki gergin hava evin içine yayıldı. Ellerim ister istemez buz gibi oldu. Jiwoo kucağında bebişiyle bana sokuldu. Boşta kalan eliyle benden makas alıp sakinleştirmeye çalıştı.
"Bir gerginlik sezersem Haru'yu üstlerine salarım. Sen merak etme Jungkookie."

İçeri ilk giren kişi Namjoon oldu. Gözüme ilk takılan şey salonumuzda dikilen adamın hepimizden iri olmasıydı. Hem Seokjin'in adını hem de Namjoon'un adını Taehyung sayesinde biliyordum. Kavga etmek üzere olduğumuz mekandan bu yana ikinci kez hep birlikte aynı mekanda buluyorduk. Bu yüzden herkes put gibi dikiliyordu ve ne yapacağını kimse bilmiyordu. Aslında biri birine yapışsa öpüşürken buzları eritebilirdik değil mi???

Seokjin tüm inadıyla hala dışarıda bekliyordu. Gözümü iri adamdan çekince dışarı bakan pencereye çevirdim. Kafasını yere eğmiş büyük bir kararsızlıkla bekliyordu. Yine de içeri geleceğini bilen bir tarafım vardı. Arkadaşını sevmeyen ya da değersiz gören biri olsaydı bu şekilde evimizin önüne gelmeye yeltenmezdi. Sadece inat biri olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden şimdi boyun eğmek onu kırıyordu.
Düşündüğüm gibi oldu ve Seokjin ayaklarını sürüyerek içeri geldi. Yüzümüze bakmak yerine sinirli bakışlarını Taehyung'a çevirmiş öylece duruyordu.

"Hoş geldiniiiiiz, ç'am yarması gibi dikilmek yerine oturmaz mıydınız?" Yoon yüzüne yerleştirdiği en sahte gülüşüyle konuştu ve oturmaları için koltukları işaret etti. Namjoon daha sakin gözüküyordu. Bu yüzden davete eşlik eden ilk o oldu. Tekli koltuklarımızdan birine yerleşirken hepimize bir tur bakıp gülümsedi. Sanırsın kız istemeye gelmişler, biz malum partili çıkmışız onlar da muhalefeti savunmuş gibi bir ortam söz konusuydu. Gerçi burası Kore değil mi burada malum parti yok. Sizi de allah kurtarsın ne diyelim.

Our Story/ tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin