16: elini tutabilir miyim tatlım?

452 44 29
                                    

culsuz akrabalarımdan istedigim harclıgı koparamadım cok sinirliyim😡

__

Ellerimi hırkamın ceplerine sıkıştırarak aceleci ve sarsak adımlarla yürüdüm. Çıkışa ulaştığımda temkinli bir şekilde etrafı kontrol edip Hyunjin'in nerede olduğunu görmeye çalıştım. Merdivenleri indiğim gibi adımlarımın yönü değişti ve hızla bir yere çekildim. Çığlık atmak için zaman kalmadan önümde gördüğüm yüz hem sinirden, hem de panikten boğmuştu beni.

"Lan, deli manyak! Ne yapıyorsun?"

"Şş, buraya geliyorlar."

Hyunjin kendi bedenini bana yaklaştırıp önümü kapadı. Soğuk duvar sırtımı yalayıp geçerken biraz ötede polislerin fenerinin cılız ışığı toprağa vuruyordu. Nefes bile almamak için elimi ağzıma götürüp kendimi dizginledim hemen. Uzaktan adım sesleriyle beraber konuşma sesleri duyuluyordu.

"Buradan bir ses duyduğuma eminim efendim."

"Memur Shin, görevi aksatıyoruz. Bu saatlerde hiçbir öğrenci dışarı çıkmaz."

"Giriş kapısı kapandı gibi oldu, duydum."

"Kafeini azaltın, ekibe yardım için dönmemiz lazım."

"Oh, pekala."

Fenerin ışığı yok olup ayak sesleri uzaklaştığında elimi ağzımdan çekerek derin bir nefes verdim. Hyunjin'in beni kapatmış bedenini hızla kendimden uzaklaştırıp onun delici gözlerine baktım sinirle.

"Az daha yakalanıyorduk, nasıl infazcısın sen?"

"Alaka arıyorum dediğinde." kollarını birbirine kavuşturup polislerin gittiği yöne baktı. Sonra bir şey hatırlamış gibi heyecanla bana döndü. "Yoksa Gwennie, beni kahramının olarak mı görüyordun? Aww, çok tatlı!"

"Ne saçmalıyorsun?"

Soğuk bakışlarım onu bulduğunda yüzündeki dalga geçen o sevimsiz ifadeyi atıp etrafa baktı. Burada olmaktan epey gerginken, birde onun yanında olmaktan endişe duyuyordum. Siyah deri kıyafetinin kolundan tutup onu kendime döndürdüm.

"Niye çağırdın beni?"

"Sana ihtiyacım var."

"Ne?"

Sorumu cevaplamadan beni kolumdan tutarak batı binasının ön tarafına ilerlemeye başladı. Peşinden sürüklenirken bağırıp çağırmamak için zor duruyordum. Sonunda durduğunda okulun etrafında çevrili olan çitlerin önünde olduğumuzu anladım. Boş boş ona bakarken, o bana elini uzatmıştı.

"Elini tutabilir miyim tatlım?" yüzüne en sinir bozucu şekilde bakıyorken bunu yapmayacağımı biliyor gibi inadına soruyor olması beni çıldırtıyordu. O ise dudaklarındaki hafif tebessümle bana bakmaya devam ediyordu.

"Hayır?" dedim sorgulayarak. Güldü sadece. Bir saniye sonra elimi kavrayarak sıkıca tuttuğunda hızla elimi çeksem de faydası olmadı. Boşta kalan eliyle çitlere dokunduğunda çitlerin ortası sanki lav değmiş gibi eriyip gitti. Gözlerim doğru mu görüyordu?

Hyunjin şaşkınlığıma gülüp kendisiyle beraber beni çitin diğer tarafına geçirdiğinde kendime gelebildim. Şu an okulun resmen dışındaydık! İlk defa olmasada bu adrenalin duygusu bambaşkaydı. Hyunjin adımlarını kesmeden karşı yola ilerlerken dalgınlığımdan faydalanıp tuttuğu elimi çektim ondan. Saniyelik bana baksa da ilerlemeye devam etti. Onu atlatamayacağımı bildiğimden kaçmaya çalışmaya da tenezzül etmedim. Terlemekten nefret ediyordum.

Ohal kararı nedeniyle ölü gibi olan ıssız bu bölgede iki canlı beden olarak yürümek garip hissettirirken, okuldan uzaklaşmamla beraber içimdeki kötü hislere bir yenisi ekleniyordu. Hyunjin'in önümde ilerleyen bedenine seslendim.

genie & love, hwang hyunjin Where stories live. Discover now