26: ben ölümsüzüm ama sadece seninleyken

486 54 25
                                    

mrb mrb

garıp bı bolum.

__

Tavandaki ışığın dışarıdan ayın yansımasıyla gözümün önüne düşen yuvarlak parlaklığına baktım. Gece olmuştu çoktan. Bugün okula gelen yetkili kişilerin yanı sıra tanıdık yüzleri, okulumuzun öğrencilerinin hepsini görmek garip hissettiriyordu. Sanki her şey o kadar hızlı olup bitmişti ki, yaşadığım şeylerden şüphe duyuyordum.

Odanın duvarlarında ritim tutan tıkırtılar başladığı vakit şüphelerimden arındım. Hepsi gerçekti. Hyunjin resmen şarkı mırıldanır gibi odanın tahtalarında ritim tutarken, yatağımdan doğrulup onun kapıda beliren bedenine gülümseyerek baktım.

"Şarkı mı söylüyorsun gerçekten?"

"Hm, Tarkan'dan Şımarık söyledim."

Gülüp yataktan çıkıp ona yaklaştım usulca. Dokunabiliyor muyum diye tereddüt ettim önce. Omzuna elimi koyduğumda göz göze geldik. Garip hareketlerimi gülerek izliyordu, müdahele etmiyordu. Yavaşça sarıldım bedenine, ellerimi boynuna sardım. Kıkırdayıp karşılık verdi bana. Sarılasım gelmişti ama sebebini de anlayamamıştım. Sadece duygularımla hareket etmeyi öğreniyordum.

Gözlerim yatağında fosur fosur uyuyan Yaesol'e kaydı. Hemen geri çektim kendimi Hyunjin'den. Yaesol'ün hareketlenmeyen bedeninde göz gezdirip şüpheyle Hyunjin'e dönüp baktım.

"Ne yaptın acaba?"

"Hiç. Sadece daha derin uyumasını sağladım, yorulmuştur."

"Hm, öyledir."

"Öyle."

Beni ciddiyetle cevaplarken yalandan suratımı buruşturup geri çekildim. Yatakhanede çıt çıkmıyordu. Yatağıma geri dönüp oturdum bağdaş kurarak. Beni takip etti. Yatağın ucuna yaslandı ve etrafa baktı. Sessiz tonuyla konuşmasını dinledim.

"Ne zaman mezun olacaksın?"

"Bu sene."

"Hangi üniversiteyi düşündün? Orayı da ele geçirmeli miyim?"

"Aish, yürü git."

"Tamam tamam. Cidden soruyorum, bu bölgeden çıkar mıydın?"

"Hedeflerim yüksek Hyunjin. Seul'ü düşünüyorum."

Hyunjin düşünür gibi gözlerini tavana çıkardı. Aklını kurcalıyordu bu işler. Nitekim benim de. Birbirimizi seviyorduk ama geleceğimiz pek parlak gözükmüyordu. Bu beni korkutuyorken Hyunjin'in de korktuğunu düşünüyordum. Biz normal bir şey yaşayamayacaktık, anlamıştım çoktan. Sadece korkuyordum işte. Bu hep böyle mi devam edecekti?

"Hyunjin."

"Gwennie."

"Sen, ölümsüz müsün?"

Bir süre gözlerimin içine baktı, kastedeceğim şeyi anlıyor muydu yoksa? İç çekti, sabırsızca yüzünde gezdirdim bakışlarımı.

"Gwennie, biz de ölürüz. Ama bizi öldüren şey enerjiden aç kalmamız. Demek istediğin şey, eğer sana bir şey olursa, yani anladım. Seni koruyacağım."

"Birbirimizi seviyoruz Hyunjin, ama beni ölümden koruyamazsın. Gelecekte üniversiteye gittiğimde, işe girdiğimde, yaşlandığımda, sana ne olacak?"

"Öleceğim."

Gözlerimi kırpıştırıp onun bana bakmayan gözlerindeki kırmızılara baktım. Öyle sakince söylemişti ki, kayıtsızlığından susup kaldım. İçime bir karanlık çöküyordu. Derin düşünüyordum, düşünmemeliydim ama bu böyleydi. Ne ben bir İnfazcıydım, ne de o ölümlü bir insandı. Şimdi ki mutluluğumuz sonraya kadar kalacak mıydı?

Hızlanan kalbimdeki atışı durduramadım. Hyunjin'in eğilmiş gözlerindeki bakışları yakalayamadım. Onun kusursuz yüzünü incelerken buhrânâ kapılıp gidiyordum. Neden böyle düşündüğümü bile bilmiyordum ama bunları bilmezsem, gelecekte bizi öngöremezsem iyi bir kız arkadaşı olabilir miydim ona? Hyunjin cevabını vermişken bile bu kadar kötü hissettiriyorsa bunları sadece bugün konuşmalıydık.

"Eğer," dedi Hyunjin. "Eğer o gün gelecek olursa, bir dakika bile beklemeyeceğim. Biz İnfazcılar ruhumuzdan ayrılan bir bedeni hissettiğimiz an ölürüz zaten. Tatlı Gwennie, ben ölümsüzüm ama sadece seninleyken. Sensiz yaşayacağımı mı sanıyorsun?"

Yutkunamadım, boğazıma hıçkırıklar dizildi. Hyunjin'in önümdeki bedenine yaklaşıp öptüm onu hızlıca. Sıkıca tuttum omuzlarından, elleri kısa saçlarıma dolandı. Onunla birlikte nefes aldım. Hayatıma her şeyden daha çok güzellik kattı, anlamdırdı her şeyi.

Önceleri ondan delicesine korkarken beni kendine mıknatıs gibi çekti. Onunlayken hiçbir şeyden korkmamam gerektiğini fark ediyordum. Anladım ki ben nerede olursam olayım, neyi yapıyorsam, o benimle olacak. İnsani duygulardan yoksun, kendi varlığıyla seviyordum onu.

Geri çekildim sevinçle karışık burukluğumla. Halime sırıttı ve burnuma öpücük kondurdu. Kollarını alayla omzuma yasladı.

"Çok tatlısın."

"Sus çok kötüyüm!"

"Benim bu cazibeli laflarım ne olacak? Nasıl aşık etmişim seni kendime?"

"Kim demiş aşığım diye?"

"Fikrimce öylesin Gwenniee!" ismimi uzatarak şirinlik yaparken güldüm ona. İçimde büyüyen karanlık bir yumağı dağıtmıştı hemen.

Duygularımın yoğunluğuyla mayışmaya başladığımda kollarına aldı beni. Pembe örtülü yatağıma uzandık onun siyahla bütünleşmiş kıyafetleriyle. Birbirimize sarılırken evimde hissediyordum. Yıllarımın geçtiği bu odada hiçbir zaman evimdeki o sıcağı hissetmemişken, şimdi doyasıya hissediyordum. Kulağımda Hyunjin'in nefes sesleriyle beraber huzur bularak uyudum.

. . .

&

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।


&

spora gıdcem kontrol etmeden atıorum yanlısım varsa da helallesırız arkdslr

gecenkı bolum dedıgım gıbı bolumler 600 kelımeyı gecmıor cok şokum kendıme yansın bu eller yansınnhhhhnn

umarım sevmıssınızdır. bu bolum aslında cok anlamlı ama ben laps dıye edebıyat kastıgım ıcın bıraz karısıklastı

oy vermıosunuz oy verın😡bay😡

genie & love, hwang hyunjin जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें