22: nasıl mutlu olacaksın canım ya?

427 47 34
                                    

benım donemsel buhranlı bolum yazma zamanım gelmıs dostlarım bu bolumu ıdare edın tmm mı

__

"Biz bu pezevenkleri daha ne kadar bekleyeceğiz? Pardon hocam."

Changbin'den hiç oralı olmayan hocalarım gözlerini okulun önündeki geniş araziden hiç ayırmadı. Batı binasının arkasında durmuş hepimiz gelecek olan o özel kişileri beklerken çıt çıkarmamaya çalışıyorduk. Heyecandan ve soğuktan hareket eden bedenlerimizle beraber arada bir şikayetlenirken sanki yanımızda hiç yabancı yokmuş gibi rahattık. Chan ve Minho hoca da pek ciddi insanlar olmadığı içindir diye düşünüyorum.

"Sana ne dedi o yaratık?" diye sordu Chan bey. Hyunjin'i kastettiğini düşündüm.

"Diğer ikisini de ikna ederse geleceğini söyledi."

"Nereden bulacaklar burayı konum atsaydın keşke."

"Hocam insan değil onlar bulurlar zaten bizi."

"İnkarcılarla işim yok benim, nereden bileceğim nasıl geldiklerini?"

"İnfazcı hocam, infazcı onlar."

"Neyse ne."

Chan beyle gelişen bu garip iletişimden sonra binanın köşesinde beliren gölgelerle birlikte hepimiz oraya dönmüştük. Üçü bize doğru gelirken yarattıkları atmosferle içimi bir karartı kapladı. Jeongin'in sapasağlam bedenini süzüp ona baktığımda gamzeleriyle gülümsedi bana. Utanıp hocalarımın arkasına geçtim hemen.

"Bizi çağırmışsınız." dedi Hyunjin soğuk bir ses tonuyla. Gözlerimi ona bakmamak için yere indirdim.

"Evet, hm." Chan hocamın sekteye uğrayan konuşmasıyla herkeste gerilen bir şeyleri fark ettim. Kuru bir öksürükten sonra devam etti.

"Açık konuşacağım, ne olduğunuz hakkında çok fazla bilgim yok ama kesin bildiğim bir şey varsa, o da tehlikeli varlıklar olduğunuzdur. Okulumu korumakla sorumluyum ve siz bana karşı en büyük tehditsiniz. Geçenki olayda yaşanan şeyleri tekrar yaşatmak gibi bir amacım olmadığından sizinle görüşmek istedim. Sadece amaçlarınız bırakıp buradan gitmenizi istiyorum."

Bang Christopher tam anlamıyla böyle bir konuşma yaptıktan sonra arkadan Jisung'un kısık sesli tezahüratları kulağıma dolmaya başladı. O an Hyunjin'in hiç bozulmayan yüz hatlarına dikkat ettim.

"Emin olun ben de giderdim, eğer siz insanlar gibi aciz duygularım olsaydı. Yaşama çabamdan vazgeçseydim, kendimi aç bırakıp öldürecek derecede size karşı acıma duygum olsaydı inanın yapardım bunu. Fakat ben insan değilim."

Yutkunduğumda boğazımda acı bir tat oluştu. Gece bu kadar karanlıkken içimde büyüyen başka bir karanlığı hissediyordum. Herkesin sessizliği ve yüzlerinde okumaya çalıştığım çaresizlikleri beni boğdu. Hyunjin'in insan olmadığını unutmak isterdim, şimdi çok can yakıcıydı.

Chan bey bir süre cevap veremedi. Yalvaracak mıydı ya da küfür edip tüm sinirlerini boşaltacak mıydı? Tahmin edemeyince araya Minho hocam girdi.

"Sizin ne olduğunuzu biliyoruz yahu. En azından okulumuzdan uzaklaşabilmenizi istiyoruz. Yapabilecek hiçbir şey yok mudur?"

"Ne yapabilirsiniz ki?" dedi Jeongin, alay ediyordu ama ses tonu hiç değişmedi.

"Sehwa'dan başka bir yer yok mu?"

"Var. Ama burası çok güçlü, burada biz daha güçlüyüz. Kim güçten vazgeçer ki? Şimdi bile insanlar güç için yanıp tutuşuyorken, bizden burayı terk etmemizi istiyorsunuz."

genie & love, hwang hyunjin Where stories live. Discover now