Görev iki; Benimki

6.2K 651 262
                                    

İyi okumalar😖

20 vote?

...

Hıçkırıklarım boğazıma dizilip dururken titreyen ellerimle telefonumu zor bela kavradım. Her şeye rağmen bana saatlerdir ulaşamayan Taehyung'un mesajlarını ve aramalarını görünce sanki saatlerdir ağlamamışım gibi tekrardan ağlamaya başladım.

Canım yanıyordu.

Sanki bir el gelip boğazımı sıkıyor, beni vicdanımla, sevgimle öldürmeye çalışıyordu. Boğazımda oluşan yumru ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmiyordu. Zaten bu sebeple de boğazım tahriş olmuştu.

Ekranı kaydırarak diğer mesajlara ve aramalara da göz attım. Victor, Jimin, Namjoon ve hatta Yoongi bile aramıştı beni.

Dudaklarımda buruk bir gülümseme peydah olurken ağlamaktan dolayı kızaran ve şişen gözlerimi yumarak yaslandığım ağaca koydum başımı. Karanlık yerini güneşe bırakırken bir mesaj aldım.

Bilinmeyen numara
Görevini bu kadar çabuk yapacağını bilemezdim.
Aferin.
Ama unutma, yakandayım ;)

Nereden haber aldığını bile bilmiyordum. Kurdum içimde en başından beri göz yaşı döküyor ve deltasıyla kendince iletişime geçmeye çalışıyordu. "Pisliğin tekiyim." Dedim kısılan sesimle. Bağırmaktan, hıçkırmaktan, ağlamaktan ve esen rüzgardan dolayı kısılmış olmalıydı.

Histerik bir gülüş dudaklarımda oluşurken gözlerimi devirerek avuçlarımı toprak zemine yaslayarak uyuşan bedenimi ayağa kaldırmaya çalıştım. Biraz zorlamayla ve biraz da destekle ayağa kalktığımda yerimde sendelememe engel olamadım. Bu yüzden yanımdaki ağacın gövdesine sıkıca tutunuyor ve dönen başımın biraz olsun dönmesini bekliyordum.

Biraz olsun kendime geldiğimi hissettiğimde yavaşça ilk adımımı attım ve ardından yürümeye başladım. Telefonumun zil sesi kulaklarıma ulaştığında yutkunarak hâlâ elimde tuttuğum telefonumun ekranına baktım.

Taehyung'du.

Ve sonra cevaplamadan tekrar cebime koydum.

...

Karşımdaki alfa bitkin halime alaycıl bakışlarıyla eşlik ederken benim ona kötücül bakışlarımı atmaya bile mecalimin olmadığımı farkettim. Bu yüzden yanlızca susup öylece bekliyordum. Fakat ben susunca o da susuyor olduğu için konuşmak için dudaklarımı zor bela araladım.

"Ne istiyorsun? Beni neden buraya çağırdın?"

Oturduğum bankta sırtımı dikleştirirken bakışlarımı ona çevirdim. O da ona baktığımı fark ederek yanıma gelip oturdu.

"Akşam fırının arkasındaki boş caddede ol. Gelmezsen ne yapacağımı biliyorsun."

Gözlerimi yumup yutkundum. Bu adamdan nefret ediyordum, tiksiniyorum. İlk önce bu adamdan, sonra ettiğim kelimelerden, en sonda kendimden tiksiniyorum.

"Tamam, git şimdi."

Bir süre daha bakışlarını üzerinde gezdirerek ona bakmamı sağladı. Kaşlarım çatılırken başımı 'ne var' anlamında salladım. "Biri sana daha önce çok güzel olduğunu söylemiş miydi?"

Yaklaşarak kulağıma bıraktığı fısıltısıyla irkilerek geri çekildim ve aniden ayaklanarak arkama bakmadan yürümeye başladım. Şerefsizin kardeşi bitti şimdi kendi başlıyordu!

"Pislik, pislik, pislik."

Evimin önüne geldiğimde hızlıca kapıyı çalıp beklemeye başladım. Üzerim çamur olmuş, gözlerim ağlamaktan şişmiş ve kızarmış, saçlarım ise darmadağın olmuştu.

Two Delta's & TaeggukVWhere stories live. Discover now