ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

8.4K 744 96
                                    

Beni instagramda takip etmeden geçmeyinnn ---- tug.cesrgl----

Karşımdaki adam bana güvenmiyordu. Edward Helena'dan tam sekiz yaş büyüktü. Bu yüzden hiçbir zaman birlikte vakit geçirecek zamanları olmamıştı. Helena sekiz yaşına geldiğinde Edward eğitimine devam etmek için başka bir okula geçmişti. Aralarında abi-kardeş ilişkisi kurulmadan yıllar geçmişti.

Sonunda William ile tanıştığında abisinin arkadaşı sayesinde Edward'a iyi davranmaya başlamıştı ama adamın onu terk etmesi sanki abisinin suçuymuş gibi ona da yapmadığını bırakmamıştı. Helena'yı önceki yaşantım olarak düşünmekte zorlanıyordum. Hayatımın hiçbir anında hırçın davranan biri olmamıştım. 

Sandalyeye yaklaştım ama oturmadım. Bu sayede Edward'ın puslu yeşil gözlerini daha rahat görebiliyordum. Gördüğüm her şeyin bana yabancı gelmesi ama zihnimin olanları normal olarak göstermesi tuhaftı. Şimdi karşımda dönem filmlerinden çıkmış bir adam vardı. İşin daha da tuhafı bende o filmlerden birinde gibiydim.

"Düşün, beni davette görecekler ama ben William'ı görmezden geleceğim. Onu umursamamam sonunda aklımın başına geldiğini gösterecektir. Hatta istersen onlardan özür bile dilerim," dedim istemeden de olsa ekledim. Onlardan özür dilemek istemiyordum. William veya Maria'yı tanımıyordum ama onları kolaylıkla Emre Mert ve Sibel'le özdeşleştirebiliyordum.

Odada şömine yanmasına rağmen parmak uçlarımın buz kestiğini hissedebiliyordum. Gergindim. Bana bakarken ne düşündüğünü kestiremiyordum. Adamın yüz ifadesi bir duvar kadar düzdü.

"Sana inanmak güç. Yeniden adamın peşinden koşup kriz geçirmeyeceğinin garantisi yok."

Belli ki onu inandıramamıştım.

Pes etmek gibi bir şansım yoktu. Pencereden baktığımda evin diğer evlerden oldukça uzak olduğunu fark etmiştim. Eğer eve tıkılıp kalırsam düzeltmek adına buraya geldiğim hatayı düzeltemezdim. Üstelik sakinliği sevsem de Edward gittikten sonra oldukça boş kalacak evde tek başıma kalmak istemiyordum. Ben eve ait değildim. Gerçi bulunduğum yüzyıla da ait değildim ya orası tamamen ayrı bir konuydu.

Başımı salladım. "Sadece son bir şans," dedim direnerek. Kelimelerim sanki karşımdaki adama ulaşmıyordu. Ellerim yumruk halini alırken ona bir adım daha yaklaştım. "Bunları yapsam bile ne kaybedersin? Zaten tüm itibarım ayaklar altında. Oysa tam tersi davranırsam kazanmış olursun.

Söylediklerim ilgisini çekmiş gibiydi. Ekmeğin sert kenarını tabağa geri bıraktı. Cebinden çıkardığı geyik derisinden eldivenleri ağır ağır giydi.

"Seni tanıyorum Helena. O davete gitmek için duymak istediğim her yalanı söylersin."

Edward'ın neden böyle olduğunu anlayabiliyordum. Zaten beş para etmeyen bir unvanı sırtlanmak zorunda kalmıştı. Helena'nın yaptıklarından sonra Mercer soyismi hızla değer kaybetmişti. Şimdi toprakları için gerekli yatırımları elde etmek için zorlanıyordu. Para olmadan ellerindeki her şeyden olabilirlerdi.

"Eğer söylediklerimi yapmazsan beni istediğin adamla evlendirmene izin vereceğim," dedim hemen. Son anda Helena'nın bir anısını hatırlamıştım. Edward ona son kez sinirlendiğinde para için tüccar bir adamla onu evlendirmekle tehdit etmiştim.

Sözlerim Edward'ın yüzünden pişmanlığın geçmesine neden oldu. Rüzgarın kumları süpürmesi gibi ifade bir an sonra yoktu. Konuşmadan önce bakışlarını kaçırdı. "O tehditim de ciddi değildim biliyor olmalısın."

Söylediklerinden pişman olduğunu görebiliyordum. Para için kardeşini böyle kullanmayı düşünmek gururunu kırmış olmalıydı. Helena fark etmese de Edward iyi bir adamdı. Ona karşı içinde ılık bir rüzgar gibi duyguların esip geçtiğini hissettim. Belki de Helena abisine o kadar da soğuk değildi.

Dük ile Beş ÇayıOnde histórias criam vida. Descubra agora