YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM

4.2K 660 81
                                    

Kont Greenwood'un hemen gideceğini düşünmüştüm ama tamamen yanıldığımı beş saat beraber çalıştıktan sonra anladım. Rose elinde sepetle öğle yemeğimi getirdiğinde ikimiz hala yabani otlara karşı açtığımız savaşta mücadele veriyorduk. 

Adam gitmiyordu.

Rose yanımda başka birini gördüğünde şaşırarak bir yere takılmış, birkaç adım sarsak hareket ettikten sonra öğlen yemeğini düşürmeden dengesini sağlamıştı. Ayağının takıldığı sarmaşık kökü de bu sayede topraktan sökülmüştü. 

Konta isterse yemek yiyebileceğimizi söylediğimde sadece başını sallamış ve gözlerine düşen saçları geri iterken Rose'un hayranlık dolu bakışlarının hedefi olmuştu. Adam kesinlikle çekiciydi. Özellikle toprakla çalışıp kirlendikten sonra aristokrat havası yerini daha yabani bir şeye bırakmıştı. Charles'a karşı hissettiklerimi unutmuş değildim ama karşımdaki adamın çekiciliğini taktir edemeyecek kadar da taş değildim.

Gül ağacının altındaki yer yer beyaz boyası soyulmuş banka doğru ilerledik. Bankın kesinlikle tamirden geçmesi gerekiyordu ama rahatça oturabileceğimiz kadar iş görürdü. Sepeti ortamıza koyarak salatalıklı sandviç, elma dilimleri ve tarçınlı keki çıkardım. Nereden bakılırsa bakılsın piknik yapıyor gibiydik. Güneş artık öğlen saatlerini gösterdiği alanından çıkmış batıya doğru ilerliyordu. 

Kont çalışırken bir noktada ceketini çıkarmış, gömleğinin kollarını sıvamıştı. Şimdi sandviçini yerken banka yaslanmıştı. Gözleri bulutların ağır ağır gezindiği gökyüzündeydi. Sanki bir sırrı araştırırmış gibi dikkatle bakıyordu. 

Ona Charles'ı sormak istiyordum. Sorabilirdim de ama bir el ne zaman konuşmak istesem sanki dudaklarımı kapatarak engel oluyordu. Belki zamanı değildi. Kontun açılmasını beklemek daha iyi bir seçenek olabilirdi. Bu yüzden bende gül ağacının dallarına bakarak zaman geçirmeye çalıştım ama aramızdaki sessizlik bana huzur vermekten çok uzaktı. 

Yemekten sonra Kontun gideceğini düşünmüştüm ama o beni şaşırtarak yanımda getirdiğim bıçaklardan birini aldı ve gül ağacının etrafındaki fidanları kesmeye başladı. Bir süre onu izledikten sonra kendi kendime omuz silkerek onun kestiği fidanları toplayarak üst üste yığmaya başladım. Bahçede akşam üzeri bir ateş yakıp bunları yakmayı planlıyordum. Belki bu akşam yemeği dışarıda pişirir yerdik. 

Yeni kestiği fidanları almak için uzandığımda Kont "Charles en kısa zamanda size haber verecektir," dedi. O kadar ani konuşmuştu ki bir an düşüncelerimi sesli dile getirip getirmediğimden endişelenerek ona baktım. Elindeki işi bırakmış, koyu gözlerini bana dikmişti. Ben ona cevap veremeden devam etti. 

"Sebastian size zarar vermeden önce de Charles'ın hayatı için bir tehlikeydi ama onun bariz bir hata yapmasını bekledi. Size zarar verince bu onun için son damla oldu."

"Ben onun bu kadar ani gitmesine şaşırdım sadece."

Kont elindeki bıçağı diğer fidanı kesmek için kullandı. "Gitmek zorundaydı. Sebastian izini kaybetmeden bulmalıydı. Sizin uyanmanızı beklerken bile zaman kaybetmişti."

Elimdeki fidanın yapraklarını okşarken olduğum yerde bir süre konuşmadan kaldım. Onun sistematik bir şekilde fidanlara bıçağını indirmesini dinledim.

"Bana bunları söylediğiniz için teşekkür ederim," derken sesim de duygum gibi samimiydi. Charles'ın aniden gidiyor oluşu ve beni eve göndermesi hakkında kötü düşünmek istemesem de hep bir leke gibi ruhumda kalan endişe midemi bulandırıyordu. 

"Size gerçekten değer veriyor," derken bir yabancıyla değil de bir arkadaşıyla konuşuyor gibiydi. Bu yüzden gülümsemeden edemedim. 

"Bunu duymak güzel. İçini rahatlattınız. Sanırım bahçeyle haşır neşir olmak size de iyi geldi."

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now