KIRK ALTINCI BÖLÜM

2.4K 536 97
                                    

"Helena."

Duyduğum isimle Edward'ın arkasından ona baktım. Gözlerimiz buluştuğunda Charles gülümsedi. Bir elini bana doğru uzatması ona ağlayarak koşmama yetmişti. Sonunda onun güneşle ısınmış bedenine sarıldığımda hıçkırarak ağlamaya başladım. Bu anın hayalini kurduğum her an ızdırap çekmiş, geleceğin getireceklerinden korkmuştum. Bana inanmadığı an kalbimin sökülüp alındığını hissetmiştim.

Charles bir yandan bana sarılıyor bir yandan konuşuyordu.

"Özür dilerim," diyordu titreyen sesiyle. "Özür dilerim, özür dilerim."

Ona sorun olmadığını artık birlikte olduğumuzu söylemek istiyordum ama hıçkırıklar bedenimi öyle ele geçirmişti ki konuşamıyordum. Yüzümü omzuna gömerek hıçkırıklarımın dinmesini bekliyordum.

"Bana geri geldin," dedi Charles sanki bunun olduğuna inanamıyordu. Beni omuzlarımdan tutup geriye doğru çekti ve kızarmış gözleriyle bana baktı. Ardından dudakları dudaklarımı bulduğunda nefesim kesildi. Sanki son nefesiymişim gibi bana sıkıca tutunmuş, dudakları dudaklarımı eziyor, talepkar bir tavırla ona teslim olmam için dilini dudaklarımın üzerinde gezdiriyordu. Sonunda dudaklarımı araladığımda dili ağzımın içini keşfetmeye başladı. Sanki tüm kederimizi yaşadığımız öpücüğe yansıtıyorduk.

Dili dilimi okşarken birinin öksürdüğünü duydum ama ne ben ne de Charles bunu umursayacak durumda değildik.

Bu sefer öksürük sesi daha güçlü geldi.

Charles konuşacak kadar öpücüğe ara verdi. Dudakları dudaklarımın üzerindeyken "Defolun," diye hırladı ve ardından belime sarılarak beni kendisine daha sıkı bastırdı.

Ed sinirli bir sesle. "Bunu yapabileceğimi sanmıyorum," dedi.

Yanaklarım kızardı. Charles ile başım o kadar çok dönmüştü ki odada izleyecilerimiz olduğunu unutmuştum. Oysa Charles'ın umurunda bile değildi. Beni öpmüyordu evet ama daha fazlasını vaad edercesine gözlerime bakıyordu. Dudaklarım ve yüzüm onun öpüşü yüzünden kızarmıştı. Bunu yapanın kendisi olduğu için tuhaf bir gurur taşıyor gibiydi.

"Sanırım kız kardeşimden uzaklaşmanı söylemek zorundayım."

Charles kızmak yerine güldü. Alnını alnıma dayamıştı. "Beni artık ondan ölüm bile ayıramaz," derken söylediklerinden kimse şüphe etmeyecek kadar kararlıydı sesi.

"Biri ne olduğunu açıklayabilir mi?" diye sordu Kont Newbury. Yaşanılanları onu meraklandırmış olmalıydı. Charles ise benden başka birini umursamıyor görünüyordu. Gözleri sevinçle yüzümde geziniyor, sanki bu halimi aklına kazımak istiyordum. Bende ona bakarken bir kez daha ne kadar doğru bir karar verdiğimi daha iyi anlıyordum.

"Hala bir açıklama bekliyorum," dedi Arthur.

"Durum şu ki," diye konuşmaya başladı Ed. "Winchester dükünün kollarında sıkıca tuttuğu kadın benim kız kardeşim."

Tabi bu açıklama onlara yetmemişti. Bu yüzden Charles'ı zorda olsa ikna ederek onlara bir açıklama yapmamız gerektiğinin bahsettim. Üstelik bacağı kötü olmalıydı. Onu koltuğa oturturken söylediklerime nasıl inandığını sormaktan kendimi alamadım.

Bana sadece tek kelime söyledi. "Rose."

Ona bakarken gözlerim yeniden yaşardı.

Edward iki adama benim başımdan geçenleri anlatırken bende onların yüz ifadesini inceliyordum. John ifadesizken Arthur'un yüzü şekilden şekle giriyordu. Benim nasıl geri geldiğimden başıma neler geldiğinden bahsettik. Ne kadar fazla anlatırsam anlatayım hala yaşadıklarım inanılması güç geliyordu. Sevdiğim adamın acısıyla buraya sürüklenmiştim ama asıl aşkımın gözlerimin önünde olmasına rağmen gerçekleşmemesini sağlamıştım.

Konuşma boyunca dük bir an olsun elimi bırakmamıştı. Sanki bir an sonra kaçıp gidebilecekmişim gibi sürekli beni kontrol ediyor, ya parmak boğumlarımı ya da saçlarımı öpüyordu. Bacağının ağrısını bile unutmuş gibiydi. İçimde susmak bilmeyen kuşlar durmadan şakıyordu. Baharı ruhumda hissediyordum sanki.

Sonunda anlatılacaklar bittiğinde adamların ikisi de bir süre ne diyeceklerini bilemediler.

"Sanırım bu her şeyi değiştirir," derken kont Newsbury arkadaşına baktı. Charles iyi olduktan sonra onlar için peri olsam bile fark etmezdi.

"Bir şeyi değiştirmeyecek," derken Charles'ın sesi otoriterdi. "Sonunda karımla beraber olabileceğim."

Edward homurdandı. "Yalnız o senin karın değil ve sürekli kardeşime dokunmaktan vazgeç."

Charles öyle  bir öfkeyle Ed'e baktı ki herkes gerildi. Gülümseyerek sevdiğim adamın yanağına dokundum. Benim dokunuşum yüzünün yumuşamasına neden oldu. "Ed haklı Charles burada herkes kim olduğumu bilse bile sonuçta insanlara benim Helena olduğumu söyleyemezdin."

Charles'ın kaşları çatıldı. "Başka insanların canı cehenneme ben seninle olacağım."

Kıkırdadım. "Biliyorum ama-"

"Aması," derken Ed uzanıp ikimizin ellerini birbirinden ayırdı. Charles ayağa kalkacağı sırada Edward ona doğru eğilip hareket etmesini engelledi. "Kardeşimle evlenmek istiyorsan onunla adam gibi flört edeceksin. Bu sefer onu onurlandıracaksın," dedi. Beni bileğimden tutup yanına, Charles'tan uzağa çekti.

Kafam karışmıştı. "Bu da nereden çıktı şimdi?" diye sordum merakla.

Edward hiç görmediğim sert bir ifadeyle o sırada ne yapacağını düşünen Charles'a baktı. "Helena itibarı nedeniyle dışandı, en sonunda onunla apar topar evlenecekken bir de hamile olduğu dedikodusu yayıldı. Daha onun adını temize çıkaramadan biri tarafından öldürüldü. Eğer sevgili majesteleri benim kız kardeşimle evlenmek niyetindeyseniz onun tanıtım balosunda diğer talipler gibi onunla flört ederek başlayabilirsiniz."

Şaşkınlığım Edward konuştukça daha da artıyordu. "Edward balo da nereden çıktı?" diye sordum hayretle. Böyle bir düşüncesi olduğunu dile getirmemişti bile.

Ed bana baktığında yüz ifadesi yumuşadı. "Eğer seni istiyorsa kardeşim biraz da onun savaşması gerekecek. Sence de biraz fazla mücadele eden tarafın sen olduğunu düşünmüyor musun?"

İtiraz etmek istedim. Charles o sakat bacağı ile insanların içine çıkmak istemeyecekti. O bacakla baloda dans bile edemezdi. Biri beni dansa kaldırmak istediğinde reddedemediğim her an kenarda, karanlıkta durum beni izlemek zorunda kalacaktı. Bunu yaşamasını istemiyordum.

Oysa ben daha konuşamadan Charles, "Tamam," diyerek kabullendi.

Yüzüne baktığımda kararlı olduğunu gördüm. Edward bile onun kabul edeceğini düşünmüyor olacak adamın cevabı karşısında bir an şaşkınlıkla bakakalmıştı.

"Onu benden bu gibi saçmalıklarla ayrılabileceğini sanıyorsan senin zekan konusunda yanılmışım demektir Baron Mercer ama şunu bil ki kardeşin eninde sonunda benim karım olacak."

Konuşmasındaki o kendine güven hissi benimde ruhumun kanatlanmasına neden oluyordu. Sevdiği insanın bu şekilde kararlı olması ve istediğini almak için savaşması harika hissettiriyordu. Edward'ın dediği gibi şimdi onun mücadelesi başlıyordu.

Edward derin bir nefes alıp yavaşça verdi. Göründüğü kadar rahat olmadığını düşündüm. "Madem karar verdik. Kente gitmek için yarın yola çıkacağız," dedi ve o sırada bana bakmakta olan Charles'ın önüne geçerek bağlantımızı kopardı. "Gece kardeşimin odasına gitmeyi düşünmeyin bile dük hazretleri."

Charles hiçte masum olmayan bir ifadeyle gülümsedi. "Aklımın ucundan bile geçmedi Baron Mercer."

Söyledikleri kahkaha atmama neden oldu. Hala mutlu bir an yaşadığıma inanamıyordum. Charles bana inanmakla kalmamış, evlenmek için tüm resmi süreci adım adım takip edeceğine dair garanti vermişti. Onun harika bir adam olduğunu düşünmeden edemiyordum. Bundan sonra ise sadece mutluluğun bizi beklediğini umuyordum. Kaderimizdeki tüm kederin son bulması tek dileğimdi.

Bundan sonra mutlu günlerimiz olacaktı.

Hissediyordum.

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now