ON ALTINCI BÖLÜM

5.9K 846 167
                                    

"Bu anlaşmanın sizin için oldukça yararlı olduğunu görüyorum. Söyler misiniz kabul etmem durumunda benim çıkarım ne olacak?" diye sordum soğuk bir tavırla. Oysa içimdeki yangını kimse söndüremezdi. Öfkeliydim. Eteğimin katmanları arasına sakladığım ellerim yumruk halini almıştı. Parmaklarıma zarar verebileceğimi bilmesem suratına yumruk atardım.

Beni kullanarak evliliğine sorun çıkartacak bir pürüzden kurtulmak istiyordu. Karısının canını sıkmayacak ama beni bir kalkan olarak kullanmaktan da çekinmeyecekti.

Ben neden adama bu kadar içerliyordum peki?

Eski ben olsam bu anlaşmaya güler, eğlenceli olacağı için kabul ederdim. Oysa adam konuşmaya başladığın andan itibaren birçok duyguyu birlikte yaşamıştım. En kötüsü de aşağılanmaydı. Emre Mert'in beni terk ettikten sonra yüreğime bir bıçak gibi saplayıp gittiği duyguydu.

Dükün gözlerine bakarken bana karşı soğuk olduğunu düşünmüyordum. Ne zaman bakışlarımız buluşsa mavi gözlerinde tutkunun alevini görebiliyordum. Bedenim onu heyecanlandırıyor, tenimi hissetmek için hiçbir anı kaçırmıyordu ama tüm bunlara rağmen ben onun sadece sahte nişanlısı olabiliyordum.

Gururlu tarafım adamın teklifini yüzüne çarparak odadan kaçmak istiyordu ama bir tarafım vardı ki adam beni bu kadar aşağılarken aynısını davranmamı öğütlüyordu. Bu zamana kadar kaçmak için gelmemiştim. Madem adam için önemli değildim, sadece bir sorunu halletmek için kullanılacaktım. O zaman bende aynısını adam için yapacaktım.

Dük Winchester gülümsedi. Söylediklerimden rahatsız olmaktansa eğleniyormuş gibi görünüyordu.

"Akıllısın Helena, seninle nişanlandığımda zedelenen itibarın düzülecek. Aynı zamanda abine istediği yatırım için yardım edeceğim," dedi açıkça. Gözlerine baktığımda sözlerinden şüphe edecek bir şey görmedim. Helena'nın yaptıklarını düzeltebileceğimi öğrenince adamın teklifine ne kadar öfkelensem de kabul etmem durumunda kazanacaklarımı düşündüm. Edward maddi durumlarda sorun yaşıyordu birde Helena'nın yaptıkları vardı.

Onu tartıyormuş gibi uzun uzun süzdüm. Sabırla vereceğim cevabı bekledi. "Tamam," dedim birden hem onu hem kendimi şaşırtarak. Bir an kabul etmeyeceğimi düşünmüş olmalı ki gözleri birden açıldı ama hemen kendini toparladı.

"Doğru karar verdin Helena," derken yüzünde tatmin dolu bir ifade vardı. Bana anlatmadığı başka bir durumlar olduğunu düşünmeden kendimi alamadım. Dük her ne düşünüyorsa zaman geçmeden onun planlarının detaylarını öğreneceğime dair kendime yemin ettim.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordum merakla. İnsanların içine birden samimi olarak çıkamazdık. Bu durumun inandırıcı olmasını istiyorsa eğer benimle bir süre ilgilenmesi gerekecekti ve kır evinden gitmemize sadece dört gün kalmıştı.

"Burada olduğunuz sürece sizinle ilgileneceğim Helena. Samimiyetimizin ilerlediğini görecekler ve herkes gitmeden önce verilecek son baloda nişanlandığımızı açıklayacağız."

Başımı salladım. "Bu sürede diğer genç kadınlarla ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sormaktan kendimi alamadım. İnandırıcı olmak istiyorsa genç kadınlarla arasına mesafe koymalıydı ama onlar ve annelerinin itibarı zedelenmiş yaşı geçmiş kadına karşı hemen pes edeceklerini düşünmüyordum. "Kolay kolay peşinizi bırakacaklarını sanmam," dedim gülümseyerek.

Dük derin bir iç çekti. O da aynısını düşünüyormuş gibi hissettim. Rahat bir tavırla masadan uzaklaştı ve karşımdaki koltuğa kendini bıraktı. Uzun, kaslı bacaklarını uzattı. Ayakları neredeyse benim ayaklarıma değecekti. Rahat bir tavırla bileklerini üst üste koydu. Çizmeleri mum ışığının altında parıl parıl parlıyordu. Sanki şimdiden karısı olmuşum gibi rahat bir tavır takınmıştı.

Dük ile Beş ÇayıWhere stories live. Discover now