OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

2.6K 429 53
                                    

Piknikte bir saat daha kaldık. 

Birkaç üzüm tanesi dışında bir şey yiyemediğim için insanlar artık dedikoduların doğru olduğunu düşünüyor gibiydi. Ellerim titriyor bazen gözlerim insanların arasında koşuşan çocukluk halimi görüyordum. Beni kovalayan Sibel, Ceren ve Emre Mert'in  çocukluk hallerini görüyordum. Çocukluğum durup gözlerime baktığında gülümseyerek beni çağırıyordu.

Ben bunları neden görüyordum?

Başımı hızla salladığımda ağır saçlarımın da hareket etmesine neden oldum. Burada daha fazla kalamazdım. Artık görüntüler yerine kahkaha sesleri ve Eda ismini söyleyen sesler duyuyordum. 

"Leydi Mercer iyi misiniz?"

Yanımdaki Kont Greenwood'a cevap vermek istiyordum ama başım öyle hızlı dönüyordu ki kanımın çekildiğini hissediyordum. 

"Ben," die söze başladım. Elimdeki elma suyunu dudaklarıma götürmeye çalıştım. Sonunda daha fazla kalamayacağımı anladım da konuşmaya  çalıştım. 

"Kendimi iyi hissetmiyorum," dedim sesimi çocukların kahkaha seslerinin altında duymaya çalışırken.  Sanki suyun altındaymış gibi kulaklarımda tuhaf bir uğultu vardı. Bunun kısmen etrafımızdaki insanların benim hakkımda konuşmasından kaynaklandığını düşünüyordum. 

"Burada bekleyin Leydi Mercer, arabamı getirmesi için uşağıma haber vereceğim," derken sesi telaşlı geliyordu. Demek ki hissettiğim kadar kötü görünüyordum. Elimdeki bardağı dökmeden geri bıraktım. Başıma ne geleceğini bilmiyordum. Neden hayal görmeye başlamıştım? Neden o tuhaf kahkaha seslerini duyuyordum? Tüm bu sorulara aklım yerindeyken cevap bulmaya karar verdim. 

Kont geri geldiğinde bayılmak üzereydim. Sanki bir çağrının etkisine kapılmış gibiydim. Falcı bana geri dönmemle alakalı bir şey dememişti ama içimden bir ses kendi zamanıma geri dönmenin yakın olduğunu söylüyordu. Acaba bu hayatımdaki kötü seçimi sonunda halledebilmiş miydim. Bilmiyordum. 

Tek bildiğim mutlu olmak için zamanımın kalmadığıydı. Bu zamanda kalmak istiyordum. 

Kendi zamanımdaki ailemin kalbinin kırılacağını biliyordum ama orada sahip olduğum tek şey acıydı. Burada yeni bir hayata başlayabilirdim. Sevdiğim adamla birlikte olabilirdim. O beni seviyordu. Bunu biliyordum. Sebastian sorununu halledip yaptıkları için onu kızdırdıktan sonra onunla kalmak, hayatımı onunla yaşamak istiyordum.  

Kont nazikçe koluma girdiğinde kendimi daha iyi hissediyordum. Araba geldiğinde tekerlek ve nal sesleri beni kendime getirdi. Bu zamanda kalmaya ne kadar çok karar verirsem görüntü ve seslerden bir o kadar uzaklaşıyordum. 

Sadece bu zamana odaklanmalıydım.

Charles'a bir an gerçekleri anlattığımı düşündüm. Bana inanacağını biliyordum. Yine de ona gerçekleri anlatarak endişelendirmek niyetinde değildim. Ne de olsa uğraşması gereken başka sorunları vardı. 

 Kont araca binmeme yardımcı olduktan sonra karşımdaki koltuğa oturdu. Ardından arabacı tarafından kapı kapandı. John endişeli gözlerle bana bakıyordu. Uzanıp parmak uçlarıma dokunduğunda gözlerinde endişeyle karışık acı olduğunu gördüm . 

"Helena kendini kötü hissediyorsan bir doktorun evine uğramak daha akıllıca olacaktır," dedi fısıltıyla. Sanki başımın ağrıdığını ben söylemeden çözmüş gibiydi. 

Sadece başımı salladım ve başımı arabanın kenarına dayadım. Parmaklarımı elinden çektiğimde o da nefesini bırakıp arkasına yaslandı. Birinin sizin için endişelenmesi hem güzel hem de boğucuydu. 

Dük ile Beş ÇayıWo Geschichten leben. Entdecke jetzt