3. BÖLÜM

1.6K 1.1K 21
                                    

YAĞMURLARDA AĞLAR

(2 Hafta Sonra)

Günün erken saatlerinde uyanmıştım, yatağımda yavru kediler gibi kıvranmaya başlamıştım. Babamın yokluğunu kabullenmekten ziyade, alışmıştım, zorundaydım. Annem için, kendim için bu hayatta dinç kalmak zorundaydım. Benim ömrüm henüz bitmiş değildi, bu hayat yaşamaya değerdi.

Bu hayat değil yaşamaya, nefes almaya değmez üstadım!

Kahvaltıyı hazırlayıp çayları doldurduktan hemen sonra annemi uyandırmak için yatak odasına doğru gittim, hayatımda ilk kez kahvaltı hazırlıyordum ve annem o kadar şaşıracaktı ki sofrayı silip süpürecekti. Anneme yapacağım romantiklik açısından gündüz vakti mini mumlarımı yakmıştım. Kapıyı bir kez tıklatmama rağmen annem uyanmamıştı, hâlbuki annemin uykusu çok hafiftir, küçük bir tıkırtıya uyanırdı. Bir kez daha tıklattıktan sonra artık odaya girmiştim,

"Anne, anne hadi kalk sana kahvaltı hazırladım."

"Sultanım, hadi çayınız soğuyacak."

"Anne!"

"Anne!"

"Anne neden uyanmıyorsun." Annemin uyanmaması beni çılgına çevirmişti, anneme bir kez dokunduktan sonra yüzüne doğru yaklaştım suratı buz gibiydi, nefes almıyordu...

Annem. Nefes almıyordu...

Önce ellerimi ellerinde gezdirmiştim, buz kesmişti eli yüzü, bembeyaz olmuştu suratı.

KORKUYORDUM ANNE!

Senden değil annem, bana karşı susuşundan korkuyordum.

Ölüm acısını biliyor gibi dilimi yutmuştum. İki dudağıma fermuar çekip, gözlerimi konuşturdum ama gözlerim konuşmaktan ziyade bağırıyordu, çığlıklar atıyordu.

Gözlerimin her çığlığında sıkıca anneme sarılmıştım, ellerini sıkıca tutup öpmüştüm sanki son kez öpüyor gibi öpmüştüm... Sanki son kez sarılıyor gibi sarıldım. Son kez tuttum ellerini... Hiç bırakmayacak gibi tuttum ellerini, elleri ellerimden kayıp gitmişti lanet olsun ki tutamamıştım yapamamıştım...

"Anne."

"Anne çayın soğudu." Yanılıyorsun İnci, baban gittikten sonra o çay hiç ısınmadı ki.

Annemin yanından usulca kalkıp, koşarak ambulansı aradım zar zor adresi verip telefonumu kapattım. Teyzemi arasam gelemezdi, aceleyle Umay'ı aradım ağlıyordum konuşamıyordum. Çılgın gibi zırlaya zırlaya ağlıyordum.

"İnci ne oldu?" nefes alamıyordum, kalbim sıkışıyordu ağlamaktan konuşamıyordum sesim çıkmıyordu.

"İnci yoksa Nehir Teyze... İnci geliyorum." Umay böyle konuştuğuna göre kesin bir şeyler biliyordu emindim. Yaklaşık iki dakika sonra Umay ve Umut gelmişti kendimde değildim gözlerim kör olmuştu. Umay beni lavaboya doğru götürüp elimi yüzümü yıkamak istemişti fakat kapıyı açtığımızda lavabonun içerisi kanlara bürünmüştü.

"UMUT!" Umay'ın bir anda bağırışı beni yerle bir etmişti. Bu kan yoksa, bu annemin kanı mıydı? Bir anda dizlerimin üzerine çöküp nefes almaya çalışmıştım. Umut'un koşarak gelmesinin ardından kapının zili çalmıştı, yanımıza gelmeden kapıyı açıp odanın yolunu gösterdiğini ve bizim yanımıza da gelmeleri gerektiğini söylemişti. Kadının biri arkamdan beni tutup Umay ile beni odama götürüyordu o esnada iki kişinin annemin üzerini örttüğünü fark ettim, çığlık atmıştım.

UMUDUN İNCİSİ GÖK'YÜZÜNDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin