✧28✧

36.7K 2.9K 901
                                    

İyi okumalaaar beybiler <33

Yazardan

Bilgisayar ekranına boş gözlerle bakan adam, masasının üzerinde duran parmaklarıyla bir ritim tutturmuştu. Masaya vuran parmaklarının çıkardığı tok ses odada yankılanırken, günlerdir verdiği iç savaştan mağlubiyetle ayrılmasını kabullenmeye çalışıyordu.

Sürekli ela gözlü çocuğu arayan koyu kahveleri, gülümseyişini görünce huzurlu hissetmesi, o güzel, iç gıdıklayıcı, berrak sesinin zihnine işlemesiyle, bazı duyguları aydınlığa kavuşuyordu ister istemez. 

O hafta sonu kendi yaşadığı sitede karşılaşmaları gözlerinin önünde canlandı. Daha kendisi ufacıktı ama elinden tuttuğu kardeşiyle öyle tatlı duruyordu ki, küçük bedeninin içinde kocaman bir kalp taşıyordu adeta. Atakan, orada bir yerlerde olmak istedi o anda. 

Bu duygular ne zamandır böyle saklıydı ve nasıl çıkmıştı gün yüzüne birden bire, hala anlamıyordu ama sanki hayatında eksik olan parçayı bulmuş da, bir adım daha atsa tamamlanacak gibiydi.

Bu düşüncelerden sonra aklına ilk zamanlar geliyordu bir anda. Can'a çok haksızlık yapmıştı. Kırmış, üzmüş ve hatta ağlatmıştı. Sivri, yontulmamış dili yüzünden yaşla dolmuştu o ela gözler. Dediklerini unutmayacağı ve kendisini affetmeyeceğini de dile getirmişti. 

Sıkıntıyla bir nefes verdiği sırada aklına gelen şeyle yutkundu sertçe. Geçen gün asansörde yaşananlar bu duygularının zirve noktası olmuştu. Bir anda kalabalıklaşan asansörde kendisine yaslanan bedeniyle Atakan taş kesilmişti olduğu yerde. İnce belini saran parmakları hala karıncalanıyordu sanki. O temiz, taze kokusunu böyle yakından solumak çok daha farklıydı. 

Saçlarının açıkta bıraktığı ensesi ve boynu öyle yakınındaydı ki, tek tük gözüken benlerinde parmaklarını gezdirmemek için zorlu bir savaş verdi o an. Pamuksu teni santimetreler kadar yakınındaydı fakat, Atakan ona dokunabilmekten çok uzaktı. Önce kalbine dokunması gerekiyordu.

İnmesi saatler gibi süren o asansör de kendisine yaslı duran bedenle yakıcı bir heyecan baş göstermişti. Bu şehvetli düşüncelerle, eziyet gibi gelmişti o dakikalar fakat kendini tutabilmişti, ki zaten tutamayacak kadar da tecrübesiz ve dayanıksız değildi. Yemek boyunca ela gözlere bakmamaya çalışarak, suçluluk duygusuyla yemişti yemeğini. Kendiyle savaştığı bu süre boyunca, Can olanlardan bir haberdi.

Şimdi de Boran denilen eleman vardı. Gelen CV'lerden en donanımlısına bakıp işe almıştı. Can'ın konuşabileceği bir arkadaşı olduğuna sevinse de, Boran'ın sürekli onu güldürmesi sinirlerini bozuyordu. Kendisinin yapamadığı, beceremediği şeyi başkası gelir gelmez çocuk oyuncağı gibi başarmıştı. Bu kadar basit bir şeyi bile beceremezken, nasıl onu mutlu etme hayali kurabilirdi ki?

Arada sırada birbirleriyle temas halinde olmaları da çok zorluyordu onu. Sanki cezasını çekiyor gibiydi Atakan. Hiç beklemediği bir şekilde hem de.

Atakan'ın içine bir kasvet çöktü. Bu düşünceler aklını bulandırmaya devam ederken kapısı tıklandı. Gir komutunu verdikten sonra fırtınalar kopan zihnine anında dinginlik çöktü duyduğu sesle ve tatlı bir esinti bıraktı ardında.

"Atakan Bey girebilir miyim?" Can kafasını kapı pervazından sokarak izin alırken Atakan istifini bozmadan kafasını salladı. Duygularını saklamakta oldukça iyiydi.

"Gel Can." 

Küçük adımlarla girip kapıyı ardından kapatırken Atakan kısaca inceledi onu. Sık sık giydiği siyah Converseleri vardı ayağında. Bacaklarını saran siyah bir kumaş pantolon giymişti, üstünde ise ona biraz dar gelen kısa kollu beyaz bir gömlek vardı. Vücut hatlarını oldukça çıkartan bu kıyafetler dışında alnına düşen açık kahve tutamlarla çok güzel gözüküyordu. Can aynı Can'dı, Atakan'ın bakışlarıydı farklı olan.

Yönetici Kalp- BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin