Bölüm 50

169 25 11
                                    


Sonbahar, yavaş yavaş yerleştiği yerden kalkıp giderken kış en sert tebessümüyle merhaba diyordu yeni sakinlerine... Bade, elleri lacivert paltosunun ceplerinde başı önünde kaldırımda yürürken içinde hissettiği soğukluğunda böyle olduğunu düşünüyordu. Bir şeylere veda etmek üzere olduğunu hissediyordu. Lyon'a geleli sadece iki gün olmuştu ve iki gündür kendisini kocaman bir boşluğun içindeymiş gibi hissediyordu. Hafif hafif atıştırmakta olan yağmura gözlerini kırpıştırarak merhaba derken, kaçıncı kez çaldığını unuttuğu telefonunu kavrayıp cebinden çıkardı ve yanıp sönmekte olan ekrana bakarak kaşlarını çattı. Demir, onun için endişeleniyor ve sürekli gözünün önünde olmasını istiyordu. Bade, onu anlıyordu ancak Demir'in aksine o ilk defa korkmuyordu. Bunu belki içindeki kızgın kıza belki de şimdi ki haline borçluydu... Adımlarını daha da yavaşlatırken telefonu bir kez daha meşgule aldı ve içini çekerek yürümeye devam etti. Bu şehir Doruk kokuyordu. Her bir köşesinde onun adı yazılı, onun yüzü hâkimdi sanki. Bade, onun üç senedir burada yaşadığını bildiğinden beridir kendisini bu şekilde avutuyordu. Resimlerine bakmaktansa varlığıyla avunmayı yeğliyordu. Çenesi titremeye başlayınca kaşları çatıldı ister istemez ve kapattığı gözlerinden birer damla yaş süzüldü... Burnunu çekip, cebinden çıkarmış olduğu tek eliyle iki yanağını da kurulayan genç kız şirkete doğru yürümeye devam etti.

Bir yandan da ısrarla çalmakta olan telefonunu meşgule verip duruyordu. Muhtemelen, Demir onu gördüğünde çok kızacak ve bu yaptığı için onunla tartışacaktı ama Bade şuan bunu önemsemiyordu. Üzerindeki palto kışlık olmasına rağmen sert bir rüzgâr bedenini yalayıp geçti ve kızın açıkta kalan tenine hafif ısırıklar atarak onu ben geldim dercesine taciz etti titreterek. Bade, içini çekip şirkete yaklaştığını fark edince cebinde sıkı sıkı kavramış olduğu cep telefonunu yeniden meşgule verdi. Kimseyle konuşmak istemiyordu ve Demir neden bunu anlamak istemiyordu? Kaşlarını çatıp şirketin merdivenlerini çıkmaya başladığında insanların meraklı bakışları ve fısıldanmaları eşliğinde asansöre doğru yürümeye başladı. Güvenlik görevlileri ve birkaç resepsiyonist belirli belirsiz kendisine günaydın diyince gülümseyen Bade, açılan kapıdan içeriye süzülüp kendisini cam duvara yasladı. Derin bir nefes alıp, bedenini serbest bırakırken, kendisini sıkmaktan kasılan kasları acıdı. Asansör çok değil üçüncü katta durduğunda kaşları merakla havaya kalkan genç kız, kimseyle konuşmak istemediğinden sırtını dönüp camdan aşağıda çalışmakta ve oradan oraya koşturmakta olan insanlara bakmaya başladı.

"İnsanlardan sonsuza dek kaçamazsın prenses."

Duyduğu sesle rahatlaması gerekirdi değil mi? ama rahatlamamış aksine daha çok gerilmişti. Khalid,onun aksine gayet yakın bir temasla gelip yanında durduğunda,sırtını aksi yöne yaslamış kıza bakıyordu. Bade,hafifçe başını yana yatırıp ona baktığında adamla göz göze gelip hemen önüne döndü ve gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra "Ben her zaman insanlardan kaçarım" dedi.

"Benim tanıdığım Bade kaçmazdı" dedi Khalid.

"Dı!" dedi Bade tek kaşını havaya kaldırıp alayla gülümserken. Ardından Khalid'e dönüp "Senin tanıdığın Bade değilim ben bunu göremiyor musun?" diye sorduğunda Khalid "Sen benim tanıdığım Bade'sin" dedi. Genç kız,gözlerini kapatıp başını iki yana salladı ve "Geçmişimi hatırlayamıyorum. Her şey bölük pörçük ve ben bir yapbozun içinde kaybolmuş bir durumdayım. Senin ortaya çıkıp benim geçmişimden olduğunu söylemen,ve seni bir şans da olsa tanımış olmam benim senin tanıdığın Bade olmama imkan yok Khalid beni anlıyor musun? Evimden ayrıldığımda ki evim nerede bilmiyorum henüz on iki yaşımdaydım ve kendime geldiğimde gözlerimi bambaşka bir dünyaya açmıştım" dedi. Khalid,ondan gözlerini alamıyordu. Bade ise aşağıda ki insanlara bakıyor gibi gözüküyordu ama aslında hiçbirini göremiyordu.

TUTKU OYUNU 2. SEZON (KAN VE GÜL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin