7 - Raks Eden Kıvılcımlar

137 27 99
                                    

27.11.23

Hoş geldiniz. Küçük Yıldıza dokunup okumaya geçebilirsiniz. İyi okumalar. Yorumlarınızı bekliyorum.

Bölüm Şarkısı - Vera & Kördüğüm

Bölüm Adı - Raks Eden Kıvılcımlar

Alparslan Esefdağlı öldürüldükten birkaç ay sonra (2028)

Kalp kırıkları artık nefesinizi kesmeye başladığında bir cam parçasını o nefesi almaya pek de etkisi olmuyordu. Çocukluğum benim kalp kırıklığımdı ve ben bu yaşımda daha yeni yeni yaşamaya başladığımı hissediyordum o kırıkları onarmıyor, yok etmeye çalışıyordum ama yine de hayatım boyunca ikinci kez kendim için çabalıyordum.

Aktif olarak bale yapamıyordum. Geceleri günün yorgunluğuna inat odama geçip en az bir saat baleyle hasret gideriyordum ama bu normal rutinimden çok uzaktı. Kareografi yoktu, müzik yoktu, duygularım benim müziğim oluyordu. Odam dışında her yer eğitim içindi. Olur da kaçırılırsam, olur da birileri ile yüzleşmem gerekirse, olur da kendimi savunmam gerekirse diye her gün spor yapıyordum, her gün birkaç savunma taktiği öğreniyordum. Yaralanırsam veya yanımda birileri zarar görürse diye ilk yardım öğreniyordum. Bunun yanında dikiş atmayı bile öğrenmiştim. Ayrıca bunların yanına yazılım ve bilgisayarla ilgili şeyler de eklenince bu yaşıma kadar aldığım eğitimlerin üzerine bir kat daha çıkmıştım.

Alaz bu yoldaki en büyük destekçimdi. Kağıt üzerine atılan imzalar onu bana en büyük destekçi yapmıştı. Onunla evlenmiştim ama bir anlaşmamız vardı ve bunu imzalı sözleşmeler ile garantiye almıştık. Bu evlilik sadece formaliteydi. Yine de birkaç ayda onların samimiyetine inanmıştım. Hayır, saf değildim, salak asla değildim. 

İmzaları atmadan da yaşayabilirdim ama görmek istemiştim. Korkum yalnızlığımdı. Zaafım beni anlayacak insanlardı. Şimdi ise önüme sunulan teklife evet dedikten sonra bana sunulan bu hayatı yaşıyordum. Korkum daha dehşetlenmişti çünkü yalnız kalmamaya alışmıştım. Zaafımı bana karşı kullanabilirlerdi çünkü artık birilerini gerçekten seviyordum. Temkinli bir sevgiydi bu ama birkaç ay içinde hepsinde karşı içimde sevgi tohumları fark etmeden yetişmeye başlamıştı. Bir gün bu tohumlar büyüdüklerinde dallarının beni yaralayıp yaralamayacağını bilemezdim.

Onlara güvenmiyordum ama ideallerine inanıyordum. Onların içindeki ruhu görebiliyordum. Yine de her gece uyurken elimde bir cam parçası oluyordu. Her gece tetikte uyuyordum. Kimseye güvenemezdim ama onların bana sunduğu argümanlar her zaman birbirini destekliyordu, bana karşı hiçbir yanlışları olmamıştı.

Onlara karşı bir inancım vardı. Yine de bu inanç, bu güvenme duyguma destek çıkmıyordu. Güven çok daha zor bir şeydi. İnsan aşık olsa da güvenmediği olurdu. Benim bu gruba sevgim vardı ama güvenim yoktu. Bir gün benim karşıma çıkıp silah çekseler ben de onlara aynı şekilde karşılık verirdim çünkü her zaman tetikteydim. Yine de onlarla mutlu olmayı öğrenmiştim.

Mutluluk, babamın bana olan içten gülümsemesinde veya bir dondurmadan ibaret değildi, bunu anlamıştım.

Hayatımda ilk kez mutlu akşam yemeğini bu grup ile yemiştim ve bunu diğer akşamlar takip etmişti. Akşam yemekleri, kahvaltılar, kısacası toplu yemek yenilen zamanlar... Bütün bunların huzurlu geçmesi, insanların robot gibi davranmaması insana yaşadığını hissettiriyordu ve ben ilk kez yaşıyordum. Küçükken büyümek için yerdim, büyünce yaşamak için şimdi ise canım istediği için, mutlu olduğum için, o sofrada huzur bulduğum için...

Her akşam onlarla oturup en az on beş dakika sohbet etmek bana iyi geliyordu. İstemsizce bağlanıyordum. Alaz'ın sinir bozucu dövüş sevgisi ve bunu bana öğretirken gözlerinde gördüğüm ışıltılar, Raziye Hanım'ın bir hükümdar gibi olup aynı zamanda bize anne sıcaklığı hissettirmesi, Melek'in -Alaz'ın kardeşi- bitmeyen enerjisine zıt depresif ruh hali, Toprak'ın Melek'e karşı gösterdiği asla gözardı edilemeyecek ilgisi, Tarık'ın herkesin abisi gibi olması... Bunların hiçbirine birkaç aydır sahip gibi değildim. Sanki senelerdir hayatımdalardı. Melek, seneler önce evime gelen o küçük kız... O gün uçakta da bizimleydi. Yine beni en kötü anlarımdan birinde görmüştü ama sesini çıkartmamıştı. Bunu çok sonra fark etmiştim. Melek Güneş, birkaç ay önce benim çocukluğumda yediğim o tokattı ama ben onu artık onun dediğine göre görümcem olarak görüyordum. Onunla küçükken eğlendiğim birkaç saatin acısını bir ömür çekmiş olsam da şimdi yaşadığım birkaç ay bana onların mükafatı gibiydi.

Kalpsizler BalesiWhere stories live. Discover now