Günahların affına inanıyorum.

12 2 0
                                    

Sessizce yataktan çıkıp yavaş ama aceleci adımlarla banyoya yürüdüm. Kapıyı arkamdan kapatıp aynayla yüz yüze geldiğimde durdum ve kendime baktım. Charlotte. Yine sen. 

Yüz hatlarımı, yastığa sürtünmekten kabarıp biraz karışmış saçlarımı inceledim. Terle akmayan ürünler kullandığım için şanslıydım. Ancak makyajım bile baktığım bu suratın gerçekte ne olduğunu gizleyemiyordu.  

Tanrı beni çirkinliğimle cezalandırıyordu. Eskiden, O beni çirkin yarattığı için böyle biri olduğumu düşünürdüm. Belki de böyle biri olacağımı bildiği için beni çirkin yaratmıştı. Sebebi her neyse, hiçbir zaman, aynaya baktığımda mutlu olmamıştım. Acaba bana bakanlar mutlu olmuş muydu? Odamda, yatağımın içinde uzanan bedeni düşündüm. İçime aldığım diğer tüm bedenleri. Onlar beni sadece ulaşılabilir olduğum için arzuluyorlardı. Nate, Calum, Luke ve onlardan öncekiler... Bunu çok iyi biliyor ve bundan inciniyordum. Ancak yine de onlara ve dokunuşlarına muhtaçtım. Böylece kendimi katlanılabilir olduğuma inandırabiliyordum. 

Ona haksızlık ediyorsun, dedi içimden bir ses. Bu kez aynada gördüğüm, elinde olmayan şeylerle mücadele etmeye çalışan bir zavallı oldu. Çok uğraşıyordu. Sürekli deniyordu. Bunları nasıl görmezden gelebilirdim? Ona kıyamadığım halde nasıl hala nefret edebilirdim?  

Sessizce makyajımı çıkardım. Nate'in çok geçmeden yanından kalkmış olmamla ilgili ne düşüneceğini tahmin etmeye çalıştım ama sonra buna aldırmamaya karar verdim. Dar duşa kabinin içine girdim. Suyu açıp sıcak damlaların altına girdiğimde hala karmakarışık ancak artık güvende hissediyordum.


***

Pazartesi

Ara sokağa girmek için binanın köşesinden döndüğüm sırada uzaktan onu gördüm. Kaldırımın kenarında duruyordu. Dizlerini bükmeden eğilmiş, hemen ayaklarının dibindeki beyaz bir kediyi seviyordu. Yaklaştıkça küçük bir çocukmuş gibi kediyle konuşan sevgi dolu sesini duymaya başladım. O kadar içten bir şekilde hayvana yaklaşmıştı ki içimin ısındığını hissettim. Kedi onun boynunu okşayan elinin altında eriyor gibi gözlerini zevkle kapamıştı. Bu anı kaydetmek istediğimi düşünüp aceleyle telefonumu çıkardım. O beni fark etmeden önce bundan bir süre sonra oldukça zorlanarak sileceğim o fotoğrafı çekmeyi başarabilmiştim: Koyu pantolonunun üzerinde dizlerine inen siyah kabanı, uzayıp havanın nemiyle hafifçe kabarmış koyu renk saçları, kediye sevgiyle gülümseyen kalın dudakları ve sıcak bakışlarıyla uzun parmaklarını üzerine koyduğu kabarık tüylü, beyaz, iri kediyi seven Calum.

Hayvan seven bir erkekle ilk defa karşılaşmıyordum. Ama onu ilk kez böyle bir halde görüyordum. Daha önce bana, düzenli bir yaşamı olmadığı için henüz bir evcil hayvan edinmediğini söylemişti. Hayatını oturttuğunda onun da şu kurduğu ailenin içinde bir köpeği olan adamlardan olacağından emindim. Belki bir kedisi de olurdu. Kendim ise o zamanlarda bir şekilde onun hayatında olur muydum emin değildim. 

Olduğum yerde durmayı bırakıp yanlarına adımladım. Başlarında dikilene kadar geldiğimi fark etmedi.

"Selam. Bu kedi de ne?" dedim öylesine, cana yakın bir sesle.

Başını kaldırıp bana baktı. Gülümsemesi suratından silinmemişti. Duygularını saklamaya çalışmadan yaşaması göğsümde bir şeyleri koparır gibi oldu. Onu bir daha ne zaman böyle mantıksız bir sebeple mutlu ve sevgi dolu görebilirdim? "Bilmiyorum. Onu şimdi buldum."

Onunla birlikte yeniden kediye baktım. Yeşil gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Göz bebeğinin dışındaki alanın tamamını kaplayan yeşilliğe bakarak kedilerin gerçekten tuhaf canlılar olduğunu düşündüm. Eve çıkmamızı istediğimi anlamasını umarak konuştum. "Tasmasında numara yazıyor olmalı."

Desire and the Sins  |hood&hemmingsNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ