Dirileri ve ölüleri yargılamak için yeniden gelecektir.

52 3 12
                                    

Perşembe

Binanın önünde duran gri Mercedes'i gördüğümde onun geldiğini anlayarak pencerenin önünden çekildim. Yeşil koltuğumun üzerinde duran küçük siyah çantamı alırken sol elimde tuttuğum telefonun titremeye başladı. Umursamadım ve sessizce evden çıkıp merdivenlerden indim. Karşımda duran arabaya binmeden hemen önce küçük camdan kendi yansımamla yüzleşmiş, geceki süslü ve seksi görüntümü algıladığımda yeniden kendimden nefret etmiştim. 

Ne için uğraşıyordum? Çabam kimin içindi?

Bu düşüncelere kulak vermeden kapıyı çekip yansımamı yok ettim ve arabaya bindim. 

Arabanın yan koltuğundan onun koltuğuna doğru eğilip dudaklarını bulduğum sırada, onu öpmek bir süredir olduğu gibi yine eskisi kadar içimden gelmedi. Bu gece onunla görüşmeyi istemiyordum. Ancak daha önce birkaç kez bahanelerle reddetmiş olmama rağmen tekrar arayıp biraz dışarıda takılmak istemişti. Beni bir türlü rahat bırakmadığını düşününce, dudaklarından ayrılmadan hemen önce içimde bir öfke kıpırtısı hissettim. 

Ona karşı sahip olduğum hislerim ve düşüncelerim günlerdir birbiriyle çatışmadaydı. Bu ikilemlerimle ne yapacağımı bilmiyordum. Son birkaç haftadır hareketlerine, konuşmasına, yaydığı enerjiye yansıdığını hissettiğim her ruh haline sinir oluyor hatta zaman zaman varlığından bile rahatsızlık duyuyordum. Ancak hepsine rağmen, o aylardır beni bir şekilde tatmin eden o nazik adamdı. Sıcak ve beğeni dolu mavi gözlerini üzerimde gezdirerek bana güzel hissettiren o genç çocuktu. Bana olan çocuksu hevesi ve verdiği ilgi, kendimi biri tarafından değer gördüğüme inandırıyordu. Bunları kaybetmeye, yeniden sadece kendi kendime verdiğim değerle var olmaya çalışmaya hazır değildim. Bu yüzden yaptığım tek şey maskemi düşürmeden ona eskisi gibi davranmaya devam etmek oldu.

Bedenimi oturduğum koltuğa doğru geri çekip rahat bir pozisyon aldığım sırada üzerimde gezinen sıcak bakışları yüzümü buldu. "Bugün farklı görünüyorsun."

Üzerimde siyah, dar, dekolteli bir bluz ve siyah bir mini etekle ayağımda uzun çizmelerim vardı. Kıyafetlerim makyajımın koyu tonlarıyla birleştiğinde çoğu zamankine göre biraz daha karanlık göründüğümü biliyordum. Cevap vermeden devam etmesini bekledim. ''Hoşuma gitti.''

En güzel hallerimden birindeydim, biliyordum, çok güzel bir kadın olmasam bile en azından çekici görünüyordum. İyi hissetmem gerekiyordu ama aslında, kendim gibi hissetmiyordum. Bir yandan istediğim şey zaten buydu; kendim gibi hissetmemek. Diğer yandan bunu yaptığımda derinlere ittiğim benliğim beni dürterek varlığını göstermeye çalışıyor, onu kabul etmemi üzüntü ve çaresizlikle bekliyordu. O zavallıyı yeniden görmezden gelmeyi seçtim ve dikkatimi karşımdaki bedenin üstündekilere verdim.

O, deri ceketinin altına beyaz bir gömlek giyip göğsüne doğru birkaç düğmeyi açık bırakmıştı. Başında sokaktan vuran ışık sayesinde koyu yeşil olduğunu zor anladığım bir kasket vardı. Direksiyonun üzerinde duran sağ elinin yüzük parmağına büyük bir yüzük takılıydı. Takı zevklerimiz Luke ve Calum'la uyumluydu. Özellikle yüzükler konusundaki tutkumuzun kesiştiğini aylar önce fark etmiştim.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Ona bir karşı iltifat etmeyi düşündüm ancak bunu yapmak içimden gelmedi. Sağ kolumun üstüne doğru koltuğa yaslandım. Araba çalışıp ilerlemeye başlarken siyah bir araba farlarıyla üstümüzü aydınlattı. Gözlerimizi alan ışığa karşı Luke'un yaptığı gibi gözlerimi kıstığım sırada sinirlendiğimi hissettim. Araba geçip gittikten sonra koltuğa yaslanmayı sürdürerek vücudumu Luke'tan çevirip kenarlarına arabalar park edilen yola baktım. Parmağımla ileriyi, sağ taraftaki sapağı gösterdim. "Şuradan dönmen gerekecek."

Desire and the Sins  |hood&hemmingsWhere stories live. Discover now