Bölüm 12

565 23 14
                                    

-Bilseydim bu kadar etkileneceğini, anlatmazdım.

Burnumu çektikden sonra dolu olan gözlerimi elimin tersiyle sildim, gülerken gözlerim Alparslan daydı, şaşkınlıkla bana bakıyordu, güldügümü görünce elerini saçlarımın arasına geçirerek karıştırdı, huysuzlanarak geri kaçtım.

-Komik olan neymiş bakalım.

+Ben hikâyeyi biliyordum ki...

-Neden beni yordun o halde.

Suratı düşerken önüne dönüp arabayı çalıştırdı, o gaza basmadan ben anaktarı kontakdan aldım, şaşkınlıkla yine bana döndü, ciddiyetle ona yaklaştım.

+Seni yordugumu bilmiyordum, diğer konuya gelecek olursak da, evet hikâyeyeyi biliyordum ama senin ağzından dinlemek istedim, ne kaybederim ki, o güzel sesini dinlesem.

-Asena

+Efendim.

-Anaktarı ver.

Anaktarı ona uzatıp geriye yaslanarak gözlerimi kapadım, kırılmıştım, ona iltifat etmiştim oda görmezden gelmişti, madem istemiyor ben de mesafemi korumasını bilirim.

...

Yolculuk oldukça sesiz geçmişti, geldikden sonra ilk olarak doktor beni aldı, her zamanki yerime oturarak konuşmaya başladım.

+Günaydın doktorum.

-günaydın asenacım, nasılsın görüşmeyeli.

+Sizinle geçen her gün den sonra daha iyiyim.

Sözlerim hoşuna gitmiş olmalı ki, istemsizce kıvrıldı dudakları, Allah bilir ne kadar kötü şeye şahit olmuştu, kaç insanın yıkılışına şahit olmuştu, kim bilir kendinden başka, yüzündeki gülümseme sayesinde oluşan kırışıklara takıldı gözlerim ne kadar da tuhaftı...

-bu hafta neler yaşadın.

Biliyormusun doktor konuşacak çok şey varda bu konuşmayı dinleyecek olan siz değilsiniz, içimde olmus her şey, İçimde öldürmüşüm çoğu insanı, belkide haftalardır duymak istediği şeyleri söylemenin zamanı çoktan gelmişti, derin bir nefes alarak konuşmaya başladım, sorusunu görmezden gelmem onu hiç Rahatsız etmemişti, anlatmaya başladığım için oldukça mutluydu.

+Küçüken her şeyin çok güzel olacağına inanırdım, bakmayın küçüken dediğime sizde biliyorsunuz şu an da çocuk sayılırım, o zamanlar her şey çok farklıydı, tek derdimiz dışarı çıkıp oyun oynamaktı, hayatın gerçek yüzünü bilmediğimiz zamanlar, bir gün oyun oynamışız evcilik, ne de saçma bir oyun, biz evliliği çizgi filmlerindeki gibi sanardık, iki kişi evlenir iki çocukları olur, herkez saygılıdır, huzurludur, kimse kimseyi aldatmaz, hayat da bir oyundu ama bizim sandığımız gibi değil, hayatmı oyundu, bizmi kulanılmayı bekleyen oyunculardık, bakmayın edebiyat yaptığıma o zamanlar el kadarım aklım yetmiyor tabi, Annemin göz yaşlarını hatırlıyorum, annem bizi çok severdi ama babam o bir muammaydı, babam bizim yanımızda hiç mutlu değildi oysaki annemle severek evlenmişti, çoğu şeyi unuturum ama annemin göz yaşlarını asla, babam zaten hep çalışırdı, çoğunlukla şehir dışında bazen de yurt dışında, bizi annem büyütü, babam geleceği zaman cok mutlu olurduk ama o mutluluk hep kursağımızda kalırdı, babam annemi hep aldatırdı, o zamanlar sorsalar aldatmak ne diye iki kişiden biri artık diğerini sevmiyor derdim, şimdi çok farklı, yaşadıkca öğrendim, aldatmak iki insandan birinin Şerefsiz olmasıydı, birinin yaptığı fedakarlığı diğerinin görmemesiydi, iki kalp bir arada olmazdı, o iki kalpten biri diğerine feda olmuşken diğer kalbin habersiz oluşuydu, hayat çok acımasız doktor, babam aldatandı, annemse aldanan, bu evlilikte kendini feda eden annemden başkası değildi...

 ÇEŞME BAŞINDA Where stories live. Discover now