4.Gölgeler

143 19 14
                                    

Gölgeler zavallı fani ruhlarıydı aslında
Yarım kalmıştı istekleri Yarım kalmıştı intikamları
Gidemediler öteki dünyaya kaldılar arafta öylece
Şekil değiştirip benliklerinden çıktılar.
Kehanet kitabı 50. Sayfa

Ardından bir anda nefesimi tutmama sebep olacak büyük bir çarpma sesi yankılandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ardından bir anda nefesimi tutmama sebep olacak büyük bir çarpma sesi yankılandı. Kulaklarımdaki uğuldamalar devam ederken bir anda kendimi büküp cenin pozisyonunu aldım.

"İyi misin tilki?" Bir anda gözlerimdeki göz bandını çıkarıp ellerimdeki bağı söktü.

Yeşil gözleri keskin bir şekilde gözlerime kitlenmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı?

Ben ise ne ara şoför koltuğundan çıkıp yanıma geldiğini düşünüyordum.
Zaman ve mekan kavramları kafamın içinde anlamını yitirmiş gibiydi.

Uzun parmakları boynuma uzandı ve işaret ve orta parmağını birleştirerek hafifçe boynuma sürttü.

Parmaklarını boynumdan geri çektiğini ikisi de altın rengi kana bulanmıştı.
Korkuyla ona baktığımda ilk defa gözlerinde bir endişe bulaşması gördüm.

Bir elini bacağımın altından geçirip bir eliyle belimi tutarak beni hızlıca arabadan çıkarıp aşağıya indirdi.

Arabanın bir ağaca çarptığını yeni anlıyordum.
"Neler oluyor?" Diye sordum korkuyla.
Kafasını kaldırıp gökyüzüne baktı ve derin bir nefes alarak "Gölgeler burada." Dedi.
Gölgeler de neydi? Kaşlarımı çattım. Daha bilmediğim ne kadar canlı vardı?

Bir anda sokak lambalarının ışıkları teker teker patladı ve etraf derin bir karanlığa büründü.

Atlas "Arkama geç!" Diye bağırdığında yanında durmaya devam ettim ve
"Güçlerimi kullanmama izin ver!" Dedim bende ona.

Atlas sol eliyle beni arkasına doğru çekti.
"İşte bunu asla yapmam."

Onlarca gri gölge etrafımızı sararken şimşekler çaktı.
"Tilki bize ait. Onu bize vereceksin."
Atlas gölgelerin tıslamayla karışık korkunç sesine karşın büyük bir rahatlıkla güldü.
"Ah gerçekten çok yazık! Yirmi birinci yüzyılda bir kadına asla bu tarz bir muamele yapılmamalı. İstiyorsa sizinle giderdi öyle değil mi?"

Eğer şu an korkudan ölmeseydim. Küstah konuşmasındaki oksimoronluğa göz devirip ona beni alıkoyduğuna dair bilgilendirici uzun bir açıklama yapardım.
Elerini eşit uzunlukta iki yana açtı ve parmaklarının alevlenip yukarıda bir ateş topu oluşturmasına izin verdi.

"Tilkiyi neden istiyorsunuz? Onun sizinle ilgisi ne?"
Gölgeler cevap vermeyip ince bir frekans yaymaya başladıklarında kulaklarımı sıkıca tuttum.
Atlas bana doğru eğilip "Bilinçaltına girmelerine izin verme! Bir anda bir sürü şey düşünmeye çalış. Birincisi mutlu anın ikincisi üzgün bir anın üçüncüsü de rastgele bir şey olsun. Onların kafasını karıştır. "
Başım dönüyordu. AKLIMA MUTLU BİR ANIMI GETİRMEK OLDUKÇA ZORDU.
Düşün Yaz.
Düşün...
Düşün...
Beynimin patlayacağını hissederken annemle beraber başbaşa dondurma yemeye gittiğimiz zamanı hatırladım ve daha sonra onu nasıl bir şekilde kaybettiğimi ve sonuncu olarakta küçükken sahip olduğum hayali arkadaşım pegasusa binen Zürafa Zuri'yi aklıma getirdim. Bununla beraber aklımda çocukken sürekli söylediğim o şarkı canlandı.

EJDERHANIN PENÇESİNDE (Yeni)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin