00.43

1K 59 9
                                    


💙

"Yürü hadi, sınavlar yaklaşıyor."

"Of ama ya!" Osman'ı sırtından ite ite kütüphaneye getirmiştim. Ders çalışmamız gerektiğini ona kaç farklı biçimde anlatsam da asla kabul etmiyordu. Yakında kendimi tutamayıp bir güzel dövecektim de, neyse...

"Tamam oturalım işte şuraya, lan nereye gidiyoruz?" Ona göz devirme zahmetine dahi girmedim. Sakince rafların arkasına geçtim ve en dipteki masaya yürüdüm. Okyanus burada da yoktu. Neredeydi?

Masaya yerleştikten hemen sonra telefonumu elime aldım ve Serhat'a yanımıza gelmesini yazdım. Telefonu elimde çevirirken bakışlarımı kütüphanenin içinde dolaştırdım. Bakışlarım rafların arasında gezerken Osman'a takıldığında bana ne olduğunu soran bir bakış attı, omuz silktim ve çantamdan test kitabımı çıkardım.

Ben sayfaları karıştırırken Osman başını sıraya yaslamıştı. Elimi uzatıp kafasına bir tane geçirdiğimde homurdanarak başını kaldırdı ve elime vurdu. "Kanka buraya yanlış kişiyle geldiğinin farkındasın değil mi? Ayrıca kızın kütüphanede olacağından bu kadar emin olup zort olman bayağı komik."

"Ne saçmalıyorsun sen?" Kaşlarımı çattım.

"Okyanus'la konuşmak için an kolladığının hepimiz farkındayız, aptal." Bana yüzünü ekşitti ve yeniden başını masaya yasladı. "Sadece kızın yanına git ve ne söylemek istiyorsan söyle işte." Haklı olduğunu biliyordum ama hiçbir şey sandığı kadar kolay değildi. Öncelikle ona gidip gizlice onları izlediğimizi mi söyleyecektim ya da denemeye neden girmediğini mi soracaktım? Konuşmak istediğim çok şey vardı ama bunu nasıl yapmam gerektiğini bilmiyordum. Anonim'den yardım istemeyi de düşünmüştüm ama bunu da nasıl yapacağımı bilememiştim. Kafayı yiyecektim.

"Sen de iki gündür Mine'nin peşindesin, ben bir şey diyor muyum?" Hızla başını kaldırıp bana baktığında ona göz kırptım. Dudakları aralanıp kapandı ama verecek bir cevap bulamadı. Onunla dalga geçmek için hazırlanırken omzunun üstünden arkasından bize yaklaşan iki kızı gördüm. İlay ile göz göze geldiğimizde ona sinsice gülümsedim, bir şeylerin peşinde olduğumu anlayan Turunçgil kaşlarını kaldırdı ve kolundaki kızla adımlarını yavaşlatmalarını sağladı.

"Hadi ama..." dedim dikkatle Osman'ı izlerken. "Asu'ya diklenen birilerinin hoşuna gitmediğini söyleyemezsin." Dirseğimi masaya yaslarken yumruğumu yanağıma koydum. Oturduğu yerde rahatsızca kıpırdanan arkadaşım ellerini yüzüne bastırdı. Benimle dalga geçiyordu ama bu hâlinin ne demek olduğunu da ben anlıyordum. "Ya da sadece bir kişi hoşuna gidiyordur."

"Neyden bahsediyorsun sen?"

Ona doğru eğildim ve olabildiğince sessiz bir tonda, "Derin bir nefes al ve arkana bak," dedim. "Eğer bir değişiklik hissedersen bunun ne demek olduğunu kendin de anlamış olacaksın." Bana anlamayan bir ifadeyle baktı ama yine de başını çevirdi. Birkaç adım arkasında ayakta durarak birbirleriyle konuşan kızlardan birisinin onu duraksattığını görmek, haklı olduğumu gösteriyordu.

Henüz hoşlanmak için erkendi fakat Mine'nin, Osman'ın ilgisini çektiğini inkâr edemezdik.

"Hayır," dedi yeniden bana dönerken. "Bu düşündüğün gibi bir şey değil. Sadece mahcup hissediyorum ona karşı." Yüzünde kendinden emin bir ifade vardı ama gözlerindeki kıvılcım bana aksini fısıldıyordu.

"Mahcup?" Bakalım ne saçmalayacaktı...

"Asu'nun ona yaptıkları, benim yüzümden onu sıkıştırması..." Masaya eğilmiş, duyulmamak için çaba sarf ediyordu. "Bunlar bana kendimi kötü hissettiriyor. Kızı tuvalete kilitlemişler, bu düşünce benim ona..." Söylemek istediği kelimeyi biliyordu ama sesine bulaştıramıyordu.

Engelmatik | TEXTİNG [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin