00.63

321 29 14
                                    


Selam, şu ana kadarki en uzun bölümümüze hazır mısınız?

Bölümün son yarısı hikayedeki başka bir çifte ait olacak, bakalım ne düşüneceksiniz...

Keyifli okumalar!

--



"Resmen evime çökmüşler!"

"Sevgilim, sakin mi olsan biraz? Koşmaya başladık farkındaysan."

Nefes nefese durup elinden tuttuğum Aral'a döndüm. " Ne?"

Sevgilim.

Sevgilim.

Sevgilim.

O da tıpkı benim gibi nefes nefes kalmıştı. Caddedeki ışıkların vurduğu mavi gözleri düşüncelerimi talan ederken, "Oğuz, sen telefonu yüzüne kapattın diye onayladın sayıp herkesi evine toplamış olabilir ama bu yüzden koşmak zorunda mıyız?" diye sordu. Eliyle saçlarını iyice dağıttığında bakışlarım dağınık sarı tutamlara kaydı. "Daha yavaş bir şekilde gittiğimizde de eve varıp onu dövebilirsin."

"Hı hı." Onu dinlemeyi hangi noktada bıraktığımı bilmiyordum. Şehrin kalabalık bir caddesinde durmuş onu izlerken yalnızca gülümsüyordum. Kendimi tutamadığımda ve artık buna gerek olmadığının bilincine de vardığımda aramızdaki mesafeyi kapattım. Parmak uçlarımda yükseldim, gülümseyerek bir elimle alnına düşen saçlara dokundum. Parmaklarımı saçlarından geçirdiğimde bunu o kadar uzun zamandır düşlüyordum ki...

"Hile yapıyorsun ama," Bakışlarım gözlerine düştüğünde aramızdaki kısacık mesafeden dudaklarıma baktığını gördüm. Gülüşüm büyürken, "Hilebaz olan sensin," diye mırıldandım.

"Mızıkçı."

Kıkırdadığımda iç çekti ve hâlâ tuttuğu elimden beni biraz daha kendisine çekip yanağıma dudaklarını bastırdı. Sesim anında kesildiğinde bu defa o bana gülüyordu. Yanağımda bekleyen dudakları verdiği sıcak nefesleri tenimde gezdiriyordu. Düşüp bayılacağım şimdi. Ağır ağır geriye çekildi ve kolunu omzuma atarak daha yavaş adımlarla beni yürütmeye başladı.

Vücudumdaki bütün kan yüzümde toplanmıştı. Deli gibi çarpan kalbimle ben de bir kolumu onun beline sararak iyice sırnaştım. "Biz en son kavga etmiyor muyduk ya?" dedim nefes alış verişimi düzene sokmaya çalışırken.

"Ne kavgası ya?" Dediğimi kesinlikle anlamıyormuş gibi davranmaya başladı. "Valla Oğuz seni aramadan hemen önce ben seni öptüğümü hatırlıyorum bir tek."

Daha da kızaran yanaklarımla sessiz kaldığımda eğilip bir daha yanağımdan öptü. "Aral!" Bu çocuk hep böyle miydi? Eğer öyleyse iyi ki bunu yeni öğreniyordum, aksi takdirde platonik hayatım çok daha çekilmez olurdu.

"Efendim güzelim?"

"Hilebaz." Kahkaha attığında her şey o kadar mükemmeldi ki neredeyse kanatlanıp uçacaktım. Sevgili olmuştuk. Aral benden bir saniyeliğine bile ayrılmıyordu ve ben bundan çok memnundum. O şekilde dakikalarca yürüdük. Saatler öncesinden kalan öfke kırıntıları ve rahatsız edici buhranlı düşünceler köşelerine çekilerek bir süreliğine beni rahat bıraktı.

Benim kızlarla kaldığım eve vardığımızda ışıkların yanmadığını gördük. "Uyumuşlar mı bir de?"

Yeniden sinirlenmeye başlamıştım fakat Aral'ın kolumu okşayan parmakları buna olabildiğince engel oluyordu.

Aral ile tartışmamızın ardından yaşadığımız o... Kalbimi sıkıştıran andan hemen sonra telefonum çalarak her şeyi mahvettiğinde sıkıntıyla Oğuz'un aramasını açmıştım. Bana nasıl olduğuma dair bir şeyler sorduğunda onu azarlayıp telefonu suratına kapatmak gibi bir hata yapmıştım. Bunun sonucunda da Oğuz herkesi benim evime topladığına dair bir mesaj atmıştı.

Engelmatik | TEXTİNG [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin